Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün serbest bırakıldıktan sonra, kendisini kaçıran teröristlerin, “savaşın anlamsızlığı, evlerine dönmek istedikleri, demokratik özerklik için savaşmaya gerek olmadığı” mesajı verdiklerini söyledi.
Aygün’ün getirdiği bu mesaj çeşitli biçimlerde yorumlandı. Dağdaki teröristlerin barış istedikleri, savaştan yana olmadıkları, PKK’nın da terörle, silahla bir yere varılamayacağını anladığı yönünde yorumlar yapıldı.
Dağa çıkan PKK’lıların ortalama 7 yıl hayatta kalabildiklerine ilişkin istatistiki bilgiler mevcut. Dağlarda ne kadar zor şartlarda yaşadıkları da biliniyor. PKK’ya gönüllü katılıp dağa çıkanlar olduğu gibi, zorla “askere alma işlemleri” sonucu götürülenler de var.
Dağdakiler arasında eve dönmek isteyen, örgütten kaçmaya çalışanlar elbette vardır. Daha önce de örnekleri görüldü.
Yine biliniyor ki, dağdaki teröristler karar verici değiller. PKK’nın çok sert bir hiyerarşiye sahip olduğu, gerekli gördüğünde örgüt mensuplarını sorgusuz sualsiz infaz ettiği de biliniyor. Kararları da bu sert hiyerarşi içinde Kandil’in, İmralı‘nın verdiği biliniyor. Bu nedenle Aygün’ün kendisini kaçıranlardan getirdiği bu mesaj, PKK’nın mesajı gibi yorumlanamaz.

Şiddet ve barış
Bu mesajlara bakarak, PKK’nın silahla bir yere varılamayacağını anladığı ve barış istediği sonucuna varmak mümkün değil.
PKK, özellikle Suriye’deki iç savaşın yayılmasından sonra terör eylemlerini artırdı. Şemdinli’de çok ciddi bir kalkışmaya girişti. Foça’da bombalar patlattı. Milletvekili kaçırdı. Her gün bir asker veya polis şehit ediliyor. Mayınlar patlıyor. Patlayıcılar yakalanıyor.
Şiddeti iyice artıran PKK’nın bir yandan da barış istediğini düşünmek gerçekçi değil. Eğer PKK barış istiyorsa, bu şiddet eylemleri, ilçe basmalar, bombalamalar neyin nesi?
Kandil’den gelen mesajlar da, eylem talimatları da, silahla alınan mesafe de savaşın şiddetlenmesi ve şehirlere yayılmasıyla ilgili.
PKK barış istiyor olsa, Oslo görüşmeleri sürerken bile terör eylemleri yapmazdı. Böyle bir süreçte bile kan dökmekten geri kalmadı. Hem masada müzakere yürüttü, hem terör eylemlerini sürdürdü.
Barış isteyen bir örgütün bu isteğini destekleyen bir tutum göstermesi gerekir. Barış sözcüğünü ağzından düşürmeyen örgüt liderlerinin yaptıkları, sözlerini tekzip ediyor.

Silahla alınan mesafe
Aygün’ün getirdiği mesaja bakarak, PKK’nın silahla bir yere varılamayacağını anladığı sonucuna varılabilir mi?
Kandil’in böyle düşündüğünü sanmıyorum. Aksine, PKK, demokratikleşme, kültürel alanda atılan ne kadar adım, yapılan ne kadar reform varsa, bunların hepsinin silahlı mücadele sonucu elde edildiğini düşünüyor ve tabanına da böyle propaganda yapıyor.
Propaganda yapmakla da kalmıyor, yıllardır atılan tüm adımların silah sayesinde elde edilmiş kazanımlar olduğu düşüncesinden yola çıkarak, Güneydoğu’da halkın kendisine biat etmesini istiyor. PKK’dan başka hiçbir partinin siyaset yapmasına tahammül etmiyor, yapanı şiddetle susturuyor. Kaçırıyor, istifa ettiriyor veya öldürüyor. Bunu kendine “hak” görüyor.
Bununla da kalmıyor, bölgede devlet yapılanmasına gidiyor, günlük yaşamı düzenlemeye çalışıyor. Vatandaşlar arasındaki ihtilafları kendi kurduğu mahkemelerde karara bağlıyor. Belediye başkanı sorguluyor, yargılıyor. İnternet ortamında mahkeme başvurusu kabul ediyor. Yasama, yürütme, yargı organları oluşturuyor. Örgütün devlet olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor.
Bütün bunları terör yöntemi ve buna dayalı siyasallaşmaya dayanarak yapıyor. Böyle işleyen bir mekanizma kurmaya çalışan PKK’nın, silahla bir yere varılamayacağı düşüncesine ulaştığını sanmak gerçekçi bir yaklaşım değildir.
Barışa ulaşmanın en etkili yolu, atılacak adımları PKK’ya değil, doğrudan vatandaşa endeksli olarak atmaktır. Bölge halkının desteği kazanılmadan, üzerindeki terör baskısı kaldırılmadan sonuç almak çok zordur.
Bu nedenlerle siyasi partiler bir araya gelmeli, siyaset kurumu halk için neler yapabileceğini masaya yatırmalı ve terör örgütüne bakmadan hayata geçirmelidir. PKK’nın etkisizleştirilmesi halk desteğinden ve dış destekten mahrum kalmasına bağlıdır.