Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, son günlerde Suriye ve İran’la yaşanan gerginlik ve PKK/PYD’nin atakları nedeniyle en çok eleştirilen isimlerden biri oldu.
Davutoğlu, tüm eleştirilere gazetelerde ve televizyonlarda yanıt verdi. İzlenen politikanın doğru olduğunu, değişmeyeceğini ve Arap Baharı’nın başlangıcından Suriye’de olanlara kadar süreci doğru öngördüklerini de vurguladı.
Davutoğlu, soruları yanıtlarken, Türkiye’nin Suriye’deki gelişmelerle ilgili duyarlılığının, bu ülkede bazı grupların çıkıp fiilen “bu bölge benim” diyerek, egemenlik alanları ilan etmeleri olduğunu söyledi.
PKK/PYD bölgesi
Davutoğlu, “Kuzey Suriye” kavramının kullanılmasını doğru bulmuyor. Suriye’de, “Kuzey Irak” gibi bir bölge oluşmayacağı düşüncesinde. Suriye’nin kuzeyinde blok olarak Kürtlerin yaşamadığını, sınır boyunca Türkmenlerin, Arapların çoğunlukta olduğu bölgeler bulunduğunu vurguluyor ve haritalar gösteriyor.
“Kuzey Suriye” kavramını kabul etmese de, Türkiye’nin duyarlılığını, bu bölgede PKK/PYD’nin ortaya çıkıp fiilen bir hakimiyet kurmaları olarak tarif ediyor ve Ankara’nın buna seyirci kalmayacağını da vurguluyor.
Arkadaşımız Derya Sazak’ın, Kırgızistan dönüşünde yönelttiği soruya Davutoğlu’nun verdiği yanıt şöyle:
“Suriye’de bu çatışmalar sürerken birisi çıkıp bu bölge benim dedi. Diyelim Kürtler bunu ilan etti. Nusayriler Lazkiye’de ilan etti. Sünniler bir başka yerde ilan etti. Türkmenler bir yerde ilan etti. Bu Suriye’nin parçalanması demek.”
Davutoğlu, Derya Sazak’a, “de facto bir PKK/PYD” yapılanması karşısında duruma seyirci kalınmayacağını, Kuzey Irak’a gidişinde bunu Barzani’ye bildirdiğini söylüyor.
Buradan anlıyoruz ki, Davutoğlu, Barzani’ye “eğer PKK/PYD Suriye’nin kuzeyinde fiili bir durum yaratırsa Türkiye buna seyirci kalmaz” mesajı vermiş, bir başka deyişle “Türkiye müdahale eder” uyarısında bulunmuş.
Barzani’nin, Kuzey Suriye’de, PYD’nin de dahil olduğu Kürt grupların liderlerini Erbil’de toplayıp “Suriye Kürt Ulusal Konseyi”ni kurduktan ve PYD’ye diğer grupların toplamına eşit üyelik verdikten sonra...
Birinci çelişki
Birinci çelişki, Ankara’nın, Barzani’den Kuzey Suriye’ye PKK/PYD’nin hakimiyetine engel olmasını beklemesidir.
Aksine Barzani, bu bölgede oluşacak PKK/PYD yönetimini kendi şemsiyesi altına almaya çalışıyor. Kürt grupları Erbil’de topluyor ve konsey kuruyor. Bu oluşuma destek veriyor.
Kuzey Suriye’de Şam’dan bağımsız bir Kürt yönetimi oluşması Barzani’nin amaçlarına ters bir durum değil.
İkinci çelişki
Kuzey Suriye’de PKK/PYD hakimiyetine seyirci kalmayacağını söyleyen Ankara’ya, “Kuzey Irak’ta durum nedir” diye sorulmaz mı?
Sınırın Suriye tarafında PKK/PYD hakimiyetinin kurulması, Türkiye’ye kaçanlara Suriye ordusunun saldırması, her etnik veya mezhep grubunun bir otonom bölge ilan etmesi halinde Suriye’ye müdahale edeceği mesajı veren Türkiye’ye, “Kuzey Irak sınırındaki PKK hakimiyeti için ne yapıyorsun” denilmez mi?
Barzani, Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı ne yaptı ki, Kuzey Suriye’de bir şeyler yapmasını bekliyorsun, sorusu akıllara gelmez mi?
Suriye’nin Kuzeyi’nde olmasını istemediğiniz her şey Kuzey Irak’ta köklü şekilde oluyor. Kuzey Irak’a müdahaleyi düşünmüyorsun da, Suriye’ye müdahaleyi neden düşünüyorsun sorusu bu çelişkiye işaret etmiyor mu?
ABD faktörü
Bu çelişki ancak ABD faktörüyle izah edilebilir.
Kuzey Irak’ta Türkiye’yi frenleyenin ABD ve ona dayanan Barzani olduğu bir sır değil.
PKK hemen her gün Kuzey Irak’taki kamplarından gelerek Türkiye’de terör estiriyor. Karakolları basıyor, yol kesiyor, adam kaçırıyor. Şemdinli, bu kampların hemen yakınında. Güvenlik güçleri haftalardır Şemdinli’de PKK ile çatışıyor. Terör örgütü aynı karakola 48 saat içinde 3 kez havanlarla, ağır silahlarla saldırabiliyor. Kuzey Irak sınırında durum böyle...
Ancak ABD, Türk askerinin sınırda savunma çizgisinde durması konusunda ısrarlı.
Suriye’de ise “aslansın, kaplansın” diye Türkiye’nin sırtını sıvazlayan yine aynı ABD...
Washington’daki düşünce kuruluşlarında bile Gaziantep ve Maraş’ta bombaların patlaması ve sonrasında Türkiye’nin Suriye’ye girmesi halini öngören “senaryo” çalışılıyor.