İki tehlikeli yol açıldı... Biri “gizli tanıklık”, diğeri de “açlık grevleri”.
Şemdin Sakık olayı ortaya çıkardı ki, en üst düzeyde komutanların da bulunduğu TSK mensuplarının yargılandığı davalarda, PKK’lılar “gizli tanıklık” yapmışlar.
Sakık, açık tanıklığa dönerek, komutanları ve TSK’yı töhmet altında bırakan, kendisini temize çıkaran bir propaganda zemini yakaladı ve bunu kullandı.
Basına yansıyan başka tanık ifadeleri de hâlâ “gizli”liği korunan PKK’lı veya PKK yanlısı tanıklar, TSK’yı, emniyeti suçlamayı, onlara çeşitli suçlar yüklemeyi sürdürüyorlar.
“Gizli tanık” yolu
PKK, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı savaşan bir terör örgütü.
TSK ve emniyet de yıllardır terör örgütüyle silahlı mücadele yürüten güvenlik kurumlarımız.
PKK’nın devletle husumeti devam ediyor.
Şemdin Sakık’ın açık tanık olarak TSK’yı suçladığı gün, özel kuvvetlere bağlı birlikler sınır ötesinde sıcak takipteydiler. Sınırın yanıbaşındaki PKK kamplarına girdiler, teröristlerle çatıştılar.
Şemdin Sakık’ın suçladığı komutanların çoğu da aynı rütbelerde aynı silahlı mücadeleye katılmış TSK mensuplarıydı. Şimdi Şemdin Sakık, tanık olarak suçluyor, onlar sanık olarak savunmaya hazırlanıyorlar.
Bugün PKK’yla dağda, bayırda, canları ceplerinde silahlı mücadeleyi yürüten asker ve polisin yarın bir PKK’lı tarafından aynı şekilde suçlanmayacaklarının bir garantisi yok!
Terörle mücadelede başarının en önemli faktörlerinden biri psikolojik üstünlüktür.
Bu açıdan bakıldığında açılan “gizli tanık” yolunun terörle mücadelede oluşturduğu tehlike daha iyi anlaşılır.
Son yıllarda özellikle iletişim araçlarıyla oluşturulan ortamın psikolojik üstünlük açıdan, terörle mücadele eden güvenlik güçlerine yarar sağladığı söylenemez, ancak PKK’nın çok iyi yararlandığı söylenebilir.
“Açlık grevi” yolu
Açılan ikinci tehlikeli yol da, “açlık grevi” yoludur.
PKK/KCK tutuklu ve hükümlülerinin 59 gündür cezaevlerinde sürdürdükleri açlık grevi, siyasal taleplerin elde edilmesi için bir yol görülüyor.
PKK ve siyasi alandaki temsilcileri, açlık grevlerini desteklediler. BDP’li iki milletvekili, dün açlık grevine başladıklarını açıklayarak, bu yolu teşvik etmeyi sürdürdüler.
PKK sözcüsü yayın organlarından, açlık grevinin hem cezaevlerinde hem dışarıda yaygınlaştırılacağı duyuruları yapıldı.
Hükümeti açlık grevleriyle sıkıştıran PKK ve siyasi temsilcileri, bu yolla Abdullah Öcalan’ın özgürleştirilmesi, anadilde eğitim ve savunma olanağı sağlayacak düzenlemeler yapılmasını talep ediyorlar.
Öcalan’la ailesinin görüşmesine bir engel olmadığı halde, bu görüşmeyi yaptırmayıp, açlık grevlerini körüklüyorlar.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, anadilde savunma olanağı tanıyan yasa tasarısını bir iki gün içinde Meclis’e sevk edeceklerini açıklaması bile açlık grevlerini yöneten PKK/BDP cephesini harekete geçirmeye yetmedi.
İktidar partisi, son kurultayında anadilde savunma konusunda düzenleme taahhüdünde bulunmuş olsa da, PKK cephesi, bu adımı açlık grevleriyle elde edilen bir taviz olarak görüyor. Ayrıca bunun yeterli olmadığını, diğer taleplerinin de kabul edilmesi gerektiğini söylüyor, aksi halde açlık grevlerini yaygınlaştıracağını da bir tehdit olarak gündeme sürüyor.
PKK/BDP cephesi, insan yaşamı üzerinden siyaset yapmayı sürdürüyor.
Açlık grevlerini bir siyaset yolu olarak görüyor.
Oysa ölüm, siyaset yolu olmamalı...
Bir siyasi parti, bu yolla siyaset yapmamalı...
Teşvik etmek bir yana reddetmeli...