Milliyet’in, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” başlığı altında sürdürdüğü, “Türkiye Buluşmaları”nın yedincisini önceki gün Hatay’da gerçekleştirdik.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, memleketi Hatay’da, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve yerel yöneticilerle birlikte Milliyet’in konuğuydu.
Hataylılar, yerel yöneticileri açısından çok şanslı. Hataylıların valisi de belediye başkanı da Hatay aşığı...
Vali Celalettin Lekesiz, öyle bir tablo ortaya koydu ki, Hatay’ın sadece kültürünün ve mutfağının değil güçlü ekonomisiyle de en zengin illerden biri olduğunu orada öğrendik. Vali Lekesiz, sıraya girmiş yabancı yatırımcılara yer bulabilmek için gece gündüz arazi üretmeye çalışıyor.
Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş ise zehir akan Asi nehrini temizlemiş, suyunu içmeye hazırlanıyor. Nikahları Asi’deki gezi teknelerinde kıyıyor...
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise, Amanosları delip Güneydoğu’yu, devasa GAP ekonomisini Hatay’da denizle buluşturacak tünelin peşinde... Kürsüde, Hataylılara, 13 kilometrelik tünel projesinin ihaleye çıkma aşamasına geldiğini müjdelerken Şirin için dağları delen Ferhat gibiydi...
Öcalan konusuna girmedi
Hatay’ın her yönüyle çarpıcı atmosferinden çıkıp Türkiye’nin gündemine geldiğimizde aklımızda iki soru vardı: Açlık grevleri ve anadilde savunma hakkı düzenlemesi...
Adalet Bakanı Ergin, açlık grevleri ve avukatların Abdullah Öcalan’la görüşme konusuna girmek istemedi. Adalet Bakanı olarak bu açlık grevleriyle ilgili süreci olumsuz etkilemek istemediğini söylemekle yetindi. Öcalan’la görüşme konusunda da aynı hassasiyeti göstererek yürüyen sürece değinmemeyi yeğledi.
Sorularımıza “gün doğmadan neler doğar” yanıtını vermesi, açlık grevlerinin sona erdirilmesi konusunda umudunu koruduğu izlenimi veriyordu.
Zaten mevcut yasada var
Açlık grevini yürütenlerin talepleri arasındaki anadilde savunma konusuyla ilgili sorumuzu yanıtlarken, tasarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurda dönüşünden sonra sevk edileceğini, bu konuda düzenleme yapacaklarını zaten son kongrede açıkladıklarını söyledi.
“Anadilde savunmadan yararlanmak için Türkçe bilmemek şartının aranıp aranmayacağını” sorduğumda ise şu bilgiyi verdi:
“Türkçe bilmeyenlerin başka dilde savunma yapma olanakları zaten mevcut yasada var. Türkçe bilmeyenler tercüman aracılığıyla mahkemede savunma yapıyorlar. Yeni düzenlemede böyle bir şart olmayacak. Herkes kendini en iyi hangi dilde savunabileceğini düşünüyorsa, o dilde savunma yapacak. Bir sınırlama söz konusu değil. Ayrıca buna anadilde savunma demek de doğru değil kişi anadili olsun veya olmasın, hangi dilde kendini daha iyi savunacağını düşünüyorsa o dilde savunma yapabilecek.”
Bakan Ergin, ayrıca bu düzenlemenin sadece Kürtçe ile ilgili olduğunu düşünmenin de doğru olmadığını söylerken, şu örnekleri verdi:
“Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan biri Almanya’da veya Fransa’da veya başka bir ülkede doğup büyümüş olabilir. Anadilini değil de o ülkenin dilini daha iyi biliyordur. Bu durumda o kişi o dilde savunma yapabilecek. Almanca, Fransızca, İngilizce veya başka bir dilde. Anadil diye de bir sınırlama yok.”
KCK davaları
Bakan Ergin’in yasal düzenleme hakkında verdiği bu bilgi, tasarının yasalaşmasından sonra KCK davalarının seyrinin değişeceğini gösteriyor.
Kürtçe savunma yapmak için Türkçe savunmayı reddeden KCK sanıklarına yol açılmış olacak. Kürtçe savunma nedeniyle kilitlenen KCK davaları, Kürtçe savunma ile görülmeye devam edecek.
‘Ümmühan Kaplan’
Bakan Ergin, Meclis’te uzlaşma konusunu düzenleyen tasarının yasalaşmasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) 3000 dava dosyasının Türkiye’ye iade edileceğini de vurguladı.
AİHM’nin uzlaşmayla çözülmesi için “pilot dava” olarak Türkiye’ye gönderdiği Ümmühan Kaplan dosyasıyla Türkiye’nin ilk sınavını vereceğini söyledi.
Ümmühan Kaplan’ın babası tarafından 1970’te Antalya Manavgat’ta açılan kadastro davası, tam 42 yıldır sonuca bağlanamamış durumda. Dosyayı AİHM 2011’de karara bağladı ve Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak uzlaşma komisyonuna havale etti. Uzlaşma komisyonlarıyla ilgili tasarı yasalaşınca Adalet Bakanlığı, önce Ümmühan Kaplan davasını uzlaşmayla çözmeye çalışacak ve bu başarılırsa, AİHM’de bekleyen 3000 dava dosyası Türkiye’ye gönderilecek.
AİHM ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularla ilgili kararlarını da sınayacak ve yeterli bulursa, Türkiye’de bireysel başvuruyu hukuk yolu olarak kabul edecek. Bu aşamadan sonra uzlaşmayla çözülecek davalar ile bireysel başvuru yolu tüketilmeden yapılacak başvuruları kabul etmeyecek.
Bakan Ergin, bu düzenlemelerden sonra Türkiye’nin AİHM’deki sicilinin düzeleceğine inanıyor.