YALTA-KIRIM
2. Dünya Savaşı sonunda ABD Başkanı Roosevelt, Sovyet lideri Stalin ve İngiltere Başbakanı Churchill’in, “yeni dünya düzeni” adına Avrupa’yı paylaştıkları Yalta’dayız.
Roosevelt, Stalin ve Churchill’in tarihi Yalta konferansını yaptıkları, “Livadia Sarayı”nda yine Avrupa stratejisi konuşuluyor. Bu kez kürsüde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan var.
Konu yine, “yeni dünya düzeni”.
Bu kez, Yalta’da kurulan düzenin yıkılmasından sonraki düzen konuşuluyor. Eski düzene evsahipliği yapan Yalta’da, şimdi de yeni düzen için gözler Avrupa’dan çok Ortadoğu’ya; sosyalizm ve kapitalizm çatışmasından çok dinlerarası çatışmaya çevrilmiş durumda.
Başbakan Erdoğan, medeniyetler çatışması yerine medeniyetler buluşması tezini tekrarlayarak konuyu İslam ve Hz. Muhammed aleyhine vizyona sokulan film ve bu filmin gerekçe yapılarak ABD’nin Libya Büyükelçisi Christoper Stevens’ın öldürülmesine getiriyor.
“İslam’a saldırı özgürlük değil”
Başbakan Erdoğan, İslami değerlere ve Hz. Muhammed’e hakaretler içerdiğini vurguladığı film için, “düşmanca” nitelemesi yapıyor ve bu saldırının fikir özgürlüğü olarak kabul edilemeyeceğini söylüyor.
Başbakan, Livadia Sarayı’ndan şöyle sesleniyor:
“İslam’ın yüce değerlerine ve Hz. Peygamber’e hakaret, fikir ve inanç hürriyeti içinde değerlendirilemez. Dinlere, peygamberlere, insanların kutsal değerlerine yönelik hakaretler, fikir ya da eleştiri hürriyeti olarak görülemez. Hakaret içeren yaklaşımlar tam tersine düşünce, inanç ve eleştiri hürriyeti zeminini tahrip etmektir. Bu aynı zamanda bir sebep netice ilişkisidir. Bu bakımdan tahrik oluşturan akımlara karşı biz yöneticilerin gerekli tedbirleri de alması gerekir.”
Müslümanlara çağrı
Başbakan Erdoğan, söz konusu filmi bu şekilde mahkum ettikten sonra demokratik bir hak olarak görülen protestonun da teröre ve şiddete dönüştürülmemesi konusunda uyarıda bulundu, “tüm dünya Müslümanlarına sesleniyorum” diyerek, şu çağrıyı yaptı:
“Dünya Müslümanlarına bir kez daha hatırlatıyorum. Bu çok ciddi bir provokasyondur. Çok ciddi bir tahriktir, bunun karşısında şiddete başvuranların da bilesiniz ki Müslümanlara bir provokasyonu vardır ve biz bunu da reddediyoruz. Asla kabul etmiyoruz. Ancak, protesto hakkı hiçbir şiddetin, hiçbir terör eyleminin özellikle de masum insanlara zarar vermelerinin gerekçesi olamaz. Bu ne vicdanidir ne İslami’dir.”
Başbakan Erdoğan, Yalta’da Arap Baharı ve Suriye’de yaşanan olaylara da değindi.
Suriye’deki olayların dışarıdan dış müdahale ile çıkarıldığı iddialarına yanıt verdi. Tıpkı Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da olduğu gibi Suriye’deki muhalefet hareketinin de halkın gördüğü baskılar nedeniyle yıllardır biriktirdiği tepkiden kaynaklandığını vurguladı. Böylece Suriye’deki olaylarla ilgili olarak Esad’ın Türkiye’ye yönelttiği suçlamaları da reddetmiş oldu.
Erdoğan, önümüzde hiçbir rejimin, baskı ve şiddetle ilelebet iktidarda kalamayacağının anlaşıldığını belirterek, Esad rejimine karşı Suriye’de yürütülen mücadeleyi bastırmaya hiçbir gücün yetmeyeceği vurgusunu yaptı.
Erdoğan, Suriye konusunda Yalta’dan şu mesajı verdi:
“Türkiye olarak geçiş sürecinde bulunan diğer bölge ülkelerine olduğu gibi Suriye’ye de bu kritik süreçte tecrübe paylaşımı ve somut yardımlar dahil her türlü desteği vereceğiz.”
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu anlamda Suriye dahil bölge ülkeleri için bir model değil, işbirliği yapabilecekleri ve her zaman görüş ve yardım alabilecekleri gerçek bir dost olmak istiyoruz.” Erdoğan, Türkiye’nin yegane amacının Suriye’nin toprak bütünlüğüne kavuşması ve bir an önce demokrasiye ulaşması olduğunu vurgulayarak, Yalta’dan ayrıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde ‘Yalta Avrupa Stratejisi’ konferansında onur konuğu olarak konuşma yaptı.