Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “Suriye konulu” toplantısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ankara’nın taleplerini dile getiren ve sitem içeren bir konuşma yaptı.
Toplantıya sadece 5 ülkenin dışişleri bakanları katıldı. Diğer ülkeler daha alt seviyede temsil edildi. Konseyin daimi üyelerinden ABD, Rusya ve Çin dışişleri bakanları yoktu.
Davutoğlu’nun talebi
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, önce BM’yi Suriye’deki olaylara seyirci kalmakla eleştirdi. “Harekete geçmezsek suça ortak olacağız” dedi.
Sonra Türkiye’nin mülteci akınının altından tek başına kalkamayacağını vurguladı.
Davutoğlu, Güvenlik Konseyi’ne şöyle seslendi:
“Suriye’de her şey gözümüzün önünde oluyor. Rejim halkına karşı uçaklar, ağır silahlar kullanıyor. Artık daha fazla ne kadar seyredeceğiz. Faaliyete geçmezsek biz de suça ortak olacağız. Vicdanımız bu duruma hareketsiz kalarak rahat edecek mi?”
Davutoğlu’nun, Konsey’in vicdanına hitap eden konuşmasında dile getirdiği 5 maddelik talep listesinde 2 madde dikkat çekiciydi:
1- Göç böyle devam ederse Suriye topraklarında mülteci kampları kurulması.
2- Esad’ın uçaklarla yaptığı saldırıların önlenmesi.
Bu iki talep, Suriye toprakları içinde bir tampon bölge kurulmasını, mültecilerin bu bölgede toplanmasını ve uçuşa yasak bölge ilan edilerek, Esad’ın hava saldırılarından korunması anlamına geliyor.
Davutoğlu’na verilen yanıt
Suriye konusunu insani boyutuyla ele almak için yapılan BM Güvenlik Konseyi toplantısından bir sonuç çıkmadı.
Davutoğlu’nun dile getirdiği taleplere İngiltere ve Fransa dışişleri bakanları, olumsuz yanıt verdiler.
AB’nin önde gelen iki ülkesinin bakanları, Suriye içinde tampon bölge kurulmasının, askeri koruma da gerektireceğini, bunun kolay olmadığını, Konsey’in gündemine alınması halinde bu yönde karar çıkmayacağını ifade ettiler. İki bakan, Suriye halkına para ve ilaç yardımını artıracaklarını belirtmekle yetindiler.
Suriye’de yaşananlar sadece “Türkiye’nin sorunu” gibi kaldı...
General Dempsey’in sözleri
Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi’nden beklediği yanıtları alamadığı gibi ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’in açıklamaları da ters yöndeydi.
Dempsey, Türk komuta kademesinin, Suriye’de tampon bölgeyi NATO’nun kurmasını istediklerini açıkladı. Ancak bunun “güç” olduğunu şu sözlerle vurguladı:
“Eğer tampon bölge kurmaya karar verirseniz, o zaman, onu koruma sorumluluğu da üstlenmiş oluyorsunuz. Bu da sizi silah, hava ve balistik füze sistemleri kurmaya, kullanmaya itebilir. Bu da güç olur.”
Dempsey, Suriye’nin Libya ile karşılaştırılmasının da “gülünç” olduğunu söyledi.
ABD Genelkurmay Başkanı, Suriye’yle ilgili en kötü senaryonun da, bu ülkenin iç savaş sonucu tüm riskleri içeren istikrarsız bir devlet haline gelmesi olacağını vurguladı.
Ayrıca İsrail’in İran’ı vurmasına da karşı çıkan, İsrail’le suç ortağı olmak istemedikleri belirten General Dempsey, Başkan Obama’yı Suriye’de NATO’yu kullanma düşüncesi nedeniyle eleştirdi.
Sonra değişir mi?
Bu açıklamalar gösteriyor ki, ABD ve Avrupa ülkeleri Suriye’de tampon bölge kurmak, bunun için dahi askeri güç kullanmaktan yana değildir.
Bu en azından bugün için böyle...
Kabul ettiği mülteci sayısı 80 bine ulaşmış olan Türkiye, daha büyük bir göç dalgasıyla karşılaşması durumunda gücünün yetmeyeceğini söylüyor. Ancak önerisine olumlu yanıt da alamıyor.
Beklediği desteği görmediği gibi bir de Suriye’deki savaşta, muhaliflere silah geçişi sağlayan ülke olarak suçlanıyor.
Türkiye, beklediği insani yardımı ve siyasi desteği şu anda alabilmiş değil.
ABD’nin tutumu seçimlerden sonra değişir mi? ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye’yi rahatlatacak bir formülü daha sonra geliştirirler mi?
Ankara’nın beklentisi bu yönde ama şimdilik bir işaret yok.
Bunu görmek için en azından ABD seçimlerini beklemek gerekeceği anlaşılıyor.