Cumhuriyetimizin 89. yıldönümü kutlu olsun. Büyük Atatürk’ün 89 yıl önce kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı esaslar ve değerlerin ne kadar isabetli olduğu bölgemizde yaşananlarla bir kez daha kanıtlandı.
Atatürk’ün 20. yüzyılın başlarında öngördüğü demokratik, laik cumhuriyete Ortadoğu’da henüz ulaşan bir başka ülke yok.
Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte, dikta rejimlerini yıkan halk hareketlerinin Türkiye’nin ulaştığı demokratik değerlere ulaşması için de daha bir hayli zaman var. Aradaki farkı Atatürk’ün uzgörüsünün ortaya koyduğu da bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçek.
Kurduğu laik cumhuriyete demokratik bir öz kazandırmak hedefini gözeten büyük Atatürk’ün dayandığı değerler bugün dahi birçok ülkenin çok uzağında kaldığı değerlerdir.
Atatürk ve cumhuriyete bakış
Değişik siyasal akımların değişik dönemlerde hâkim olduğu süreçlerde Atatürk’e ve cumhuriyetimize karşı yürütülen muhalif akımların esasen çağdışı değerlerle hareket ettiği biliniyor.
Artık günümüzde demokratik ve laik nitelik taşımayan rejimlerin ayakta kalma şanslarının olmadığı anlaşılmış durumda. Bu itibarla, yıkılan dikta rejimlerinin yerine başka dikta rejimlerinin kurulması da çözüm değildir. Bu rejimlerin de sonuç itibarıyla demokratik ve laik bir düzene evrilmeleri, tarihi akışın bir gereğidir.
Ateş çemberine dönen ülkemizde komşularımıza baktığımızda gördüklerimiz şöyle özetlenebilir:
Bu ülkelerde kurulan Baas veya benzeri dikta rejimleri Batı dünyasının çıkarlarına hizmet ettikleri sürece ayakta kalmış, bu çıkar ilişkisi bozulmaya yüz tuttuğunda da kaosa sürüklenmişlerdir. Gerek dini nitelikli krallıklar gerek askeri karakterli diktatörlükler halklarını geri bırakmış, sadece ailelerini ve iktidarlarını zenginleştirmiş ve beslemişlerdir.
Bilimi önder almak yerine dini referanslarla halklarını ve ülkelerini yönetmeye çalışmışlar, mezhep ve etnik çatışmalarla sürekli savaşların ortasında kalmışlardır. İç çatışma ve iç savaşların da eksik olmadığı bölgemizde çağdaş değerlere dayalı rejime sahip tek ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir.
En büyük eser
Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bu niteliklerine yönelik hareketlerin ulaştığı boyutlar gelecek açısından üzerinde düşünülmesi gereken önemdedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu niteliklerini koruması, devlet işlerini dini referanslarla değil laik ilkelerle yürütmesi, eğitimini bilime dayalı olarak geliştirmesi, kişi hak ve özgürlüklerini esas alan demokratik sistemini kurumlarıyla güçlendirmesi temel hedefi olmalıdır. Türkiye’nin bugün yaşadığı temel sorunların çözümü de yine bu esasları gözetmesinde yatmaktadır.
Bireysel hak ve özgürlüklerin, inançlara saygılı bir laiklik ve demokratik anlayış içerisinde, ulusal ve siyasal bütünlüğünü koruyarak geliştirdikçe sorunların da barış içinde aşılması mümkündür.