Türkiye, günlerdir 4. yargı paketini konuşuyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bazı hukukçu bakanlarla birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir sunum yaptı. Paket, önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu’nda görüşülecek ve Meclis’e sevk edilecek.
Söz konusu yargı paketinin KCK, Ergenekon, Balyoz davaları, 28 Şubat gibi soruşturmaları nasıl etkileyeceği konusu tartışılıyor.
Adalet Bakanı Ergin’le 4. paketin amacı ve sonuçlarını konuştum. Bakan Ergin, paketin herhangi bir dava veya kişiyle ilgili olarak hazırlanmadığını vurgulayarak, düzenlemenin amacını şöyle açıkladı:
‘AİHM kararları’
“Biz 2011 yılında Ankara’da Avrupa Konseyi ile birlikte Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan ve yüksek yargı başkanlarının katıldığı bir çalıştay yaptık. Bu çalıştayın amacı Türkiye’deki yargılama sistemini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla uyumlu hale getirmekti. Bu amaçla çalışma grupları kuruldu. Bu gruplar, 7-8 ay çalıştılar ve ortaya yapılması önerilen düzenlemeler çıktı. 4. paket olarak adlandırılan bu düzenlemeler, bu çalışmanın sonucudur.”
‘Şampiyonluğu kaybettik’
Ergin, düzenlemenin amacını Türkiye’yi AİHM’de adil yargılama kurallarını en çok ihlal eden ülke olmaktan çıkarmak olduğunun altını çizerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye, AİHM kararlarıyla adil yargılamayı en çok ihlal eden ülkeydi. Türkiye, 2404 ihlalle birinciydi. Yaptığımız önceki düzenlemelerle bu şampiyonluğu kaybettik. Birinciliğe Rusya yükseldi. Bu şampiyonluğu kaybetmekten çok memnunuz. Ama ikinci sırada olmak da iyi değil. Bu nedenle bu klasmandaki yerimizi daha da aşağılara çekmek, AİHM’den adil yargılamayı ihlal ettiğimiz yönünde kararlar çıkmasının önüne geçmek için bu düzenlemeleri yapıyoruz. Amaç adil yargılamadır. Böyle özetleyebilirim.”
‘Zihniyet değişmeli’
Bakan Ergin’e daha önceki yargı paketleriyle yapılan iyileştirmelere karşın, Türkiye’de hâlâ en çok eleştirilen konunun uzun tutukluluk süreleri olduğunu anımsattığımda şu karşılığı verdi:
“Biz, mevzuatımızı AİHM kararlarına uyumlu hale getirmek için yargı paketleri hazırladık. 4. paket de aynı amaçla düzenleniyor. Uzun tutukluluk süreleriyle ve diğer konulardaki ihlal kararları ve eleştirileri ortadan kaldırmak için bu reformları yapıyoruz. Sonuçta yasama organı bu yönde düzenlemeler yapıyor. Tabii önemli bir konu da hâkimlerin zihniyeti değiştirmeleri, yargılama zihniyetinin değişmesidir. Önemli olan mental değişikliktir. Bu çalışmaları yürütürken iyi uygulama yapılan ülkelere de arkadaşlarımızı gönderdik, uygulamayı yerinde inceleme imkanı verdik. Yine hâkimlerimize AİHM kararlarını gönderdik. Hâkimlerin en çok kullandığı sitelere bu kararları koyduk. Dolayısıyla hâkimlerimizin, savcılarımızın karar verirken AİHM kararlarını dikkate almaları gerekiyor. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında bu kararlarla uyumlu hareket etmeleri gerekiyor.”
‘Değişim başladı’
Adalet Bakanı Ergin, bu yönde daha önce yürürlüğe giren yargı paketlerinden sonuç alınmaya başlandığını belirterek, şu bilgiyi verdi:
“Bu tür düzenlemelerden uygulamada sonuç almak belirli bir uyum zamanı gerektiriyor. Nitekim daha önce yaptığımız düzenlemelerden sonuç almaya başladık. Örneğin, denetimli serbestlikten yararlananların sayısı geometrik bir şekilde hızla artmaya başladı. Örneğin 2010 yılında denetimli serbestlikten yararlananların sayısı 14.500’dü. Bu sayı 2011’de 15.000’e, temmuz ayında yaptığımız düzenlemeden sonra 2012 yılında 30.000’e çıktı. 2013’ün Ocak ayında 3.500 oldu. Bu yıl sonuna kadar bu sayının 42.000’e çıkacağını tahmin ediyoruz. Keza en çok şikayet konusu yapılan tutuklu sayısı da hızla değişti. 2002 yılında cezaevindeki tutukluların oranı yüzde 50.4’tü. Geri kalanı hükümlüydü. Şimdi ise tutuklu oranı yüzde 23.4’e düştü, kalanı hükümlü. Şu anda Türkiye’nin ulaştığı tutuklu oranı yüzde 25 olan Avrupa Birliği oranından da daha düşüktür.”
‘Hilmioğlu’nun durumu’
Bakan Ergin’e, Ergin Saygun Paşa’yla ilgili olarak verilen tahliye kararını anımsatarak, hasta olan eski Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun durumunu da sordum. Ergin, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Benim Adalet Bakanı olarak davalar veya kişiler üzerinden yorum yapmam doğru olmaz. Bu konuda yaptığımız değerlendirmeyi hatırlatayım. Tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak önceki mevzuatta Adli Tıp’ın onaylayacağı doktor raporuyla tahliye veya infazın ertelenmesi için hasta kişiyle ilgili hayati bir tehlike olması gerekiyordu. Biz bunu değiştirdik ve ‘bireysel ihtiyaçlarını karşılamayacak ölçüde hasta olanlar’ ölçüsünü getirdik. Ergin Saygun’un tahliye olması bu yeni sisteme göre rapor almak için başvurmuş olmasıdır. Bu başvurunun Ergin Saygun ameliyat olurken sonuçlanması, yeni mevzuata göre işlemlerin tamamlanmasıyla ilgili. Alınan doktor raporu, Adli Tıp’a gönderildikten sonra 1 veya 1,5 gün gibi bir süre içinde karara bağlandı ve o da hükme dönüştü. Bu nedenle şu anda cezaevinde hasta olanların yeni sisteme göre rapor almak için başvurmaları gerekir.”
‘4. pakette ne var’?
Ergin, 4. paketin içeriğiyle ilgili sorumu yanıtlarken şu bilgileri verdi:
“1- Yargılamada silahların eşitliğini sağlıyoruz. İddia ile savunmayı eşitliyoruz.
2- İfade özgürlüğünü daha da genişletiyoruz ve suçun oluşmasında AİHM’nin suçun oluşması kriterlerini esas alıyoruz.
3- Tutukluluk halinin devam edip etmemesi konusunda hâkim, evrak üzerinden karar veriyordu. Bunu değiştiriyoruz. Hâkim her 30 günde savcıyı ve tutukluyu çağırıp görüşerek değerlendirmesini yapacak, evrak üzerinden karar vermeyecek.
4- Kamulaştırmayla ilgili olarak mülkiyet hakkı ihlallerini ortadan kaldıracak bir düzenleme getiriyoruz.
5- Haksız tutuklulukta tazminat uygulamasını genişletiyoruz.
6- Adli yardım almayı kolaylaştırıyoruz.”