Demokratik ülkelerde siyasi partiler, programlarını uygulamak için iktidara gelmeye çalışırlar.
Partilerin temel hedefi vatandaşlarına daha iyi bir yaşam sağlamaktır. Bu iddiayla iktidara talip olurlar. İktidar olduklarında da programlarını hayata geçirmeye çalışırlar. Her partinin vatandaşlarına daha iyi yaşam sağlayacağına inandıkları planları, programları ve bunlara dayalı politikaları farklıdır.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel sorunları tam anlamıyla çözülmediği gibi partilerin vaatte bulundukları alanlar da genellikle ortaktır. İşsizlik sorununu çözmek, daha iyi eğitim olanakları sağlamak, daha iyi sağlık hizmeti vermek, altyapı yatırımlarını tamamlamak gibi...
Bu alanlarda ülkelerin kaydettiği ilerlemeler, “yaşam kalitesi”nin göstergeleri sayılıyor.
Temel sorunlar
Bu göstergeler açısından Türkiye, henüz arzu edilen düzeyde değil.
Nazmiye Demirel, eşini hiçbir yerde yalnız bırakmadı. DSİ’de görevli olduğu dönemlerde kendi kullandığı otomobille işe götürür, akşam de alıp eve getirirdi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in hüznü yüzünden okunuyordu.
Her zamanki gibi Güniz Sokak’taki evinin giriş katındaki kabul odasında, koltuğunda taziyeye gelenlere hal hatır soruyordu.
Biz gazetecilere dönerek, “evet” dedi:
PKK’nın yurtdışına çekildiğine ilişkin haberler ve görüntüler yayımlanıyor. Kaç PKK’lının ne zaman nereye çekildiği konusunda henüz resmi açıklama yapılmadı. Gelen haberler, çekilmenin devam ettiği yönünde. BDP yetkilileri, çekilmenin haziran ayı sonuna kadar tamamlanmasının beklendiğini açıkladılar.
PKK cephesinden, ikinci aşamanın beklendiği açıklamaları geliyor.
BDP’liler, Abdullah Öcalan’la 6. görüşmeyi yapmak üzere yeniden Adalet Bakanlığı’na müracaat ettiler.
Daha önce yapılan 5 görüşmenin sonucu, ilk aşama olarak nitelenen PKK’lıların yurtdışına çekilmesiydi. Bundan sonra ise siyasi aşamaya geçilecek. Bunun anlamı, PKK-BDP cephesinin hükümetten beklediği adımlar. Başta anayasa olmak üzere talep edilen düzenlemeler. Hükümet, bu aşamaya ne yanıt verecek henüz bilinmiyor.
Bu konuyla ilgili bakanlar ve iktidar sözcüleri, Öcalan’la bir alışveriş görüşmesi yapılmadığını, taviz verilmesinin söz konusu olmadığını her fırsatta vurguluyorlar.
Bu durumda önümüzdeki günlerde bu konu üzerinde bir tartışma yürüyeceğini tahmin edebiliriz.
Hakkâri’de ve Van’da gördüklerimizden ve dinlediklerimizden şu gerçek ortaya çıktı ki, PKK, yeniden kanlı günlere dönerse bu kez karşısında Kürtleri de bulur.
Yoksulu da zengini de işadamı da çalışanı da üniversite hocası da öğrencisi de bir daha terör günlerine dönmek istemiyor.
Terörden bıkmış halkın duygularını en iyi Zahit Kandaşoğlu ifade etti.
Kandaşoğlu, “Terör için bu artık bitmeli, biz çekeceğimizi çektik, kim teröre yönelirse bizi karşısında bulur” diye özetlenecek samimi konuşmasıyla çoğunluğun duygularına tercüman oldu.
Geride kalmalı
Hiçbir gerekçe terörü haklı kılmaz. Terör, bir daha dönmemeli. Kim ne istiyorsa bunu siyaset yoluyla gündeme getirmeli.
“Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” başlıklı Milliyet toplantılarının 16’ncısı için Van’dayız. Konuğumuz Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz. Önce Türkiye’nin geneline sonra da övgüye ilişkin detaylı bir sunuş yaptı.
Kalkınma hedeflerini, 10. planın hazırlık çalışmalarını bölgede sağlanan ekonomik ve sosyal gelişmeleri özetledikten sonra toplantıda BDP Van İl Eş Başkanı Figen Yaşar’ın itirazına da yanıt verdi. BDP İl Eş Başkanı Yaşar ve beraberindekiler, Bakan’ın konuşmasında, “terör” sözcüğünü kullanmasını, toplantıyı terk ederek protesto ettiler.
Bakan’ın bu sözcüğü kullanmasını, “kendini inkâr” olarak nitelendirip, bir de basın toplantısı düzenlediler.
Oysa Bakan, tümüyle ekonomi ve kalkınma hakkında teknik bir konuşma yapmıştı. Sadece konuşmasının bir-iki yerinde terörün olumsuz etkisinden söz etti. BDP’lilerin gösterdiği tepki, orantısızdı.
Bakan Yılmaz, toplantıyı bitirirken, BDP’lilerin tavrına yönelik şu eleştiriyi dillendirdi:
“Hiç kimsenin kan dökmeye hakkı yoktur. Bir insanın hayatı, insanlık kadar önemlidir. Bizim, teröre karşı dik durmamız lazım. İkinci olarak da şu yaklaşımı ilke edinmeliyiz. Kimsenin kimseye hakaret etmeye de hakkı yoktur. Herkes
Hakkâri
Hakkâri’ye gidip de gençliğimizde efsane olmuş o köprüyü görmemek, o köprüden geçmemek olmazdı.
Zap suyunun üzerindeki o ünlü köprüden söz ediyorum.
68 kuşağının İstanbul Boğazı’na yapılacak ilk köprünün tartışıldığı yıllarda, “Boğaza değil önce Zap suyuna köprü” sloganı ile başlattıkları ve 70 üniversiteli gencin 60 günde kurdukları o asma köprü...
Abdi İpekçi’nin başlattığı Milliyet kampanyasıyla toplanan yardımlarla Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının çabalarıyla Zap suyunun üstüne Boğaziçi Köprüsü’nden önce kurulan köprü.
Milliyet, Zap suyuna köprü yapılmasına da Çanakkale abidesinin dikilmesine de öncülük etmiş bir gazete olarak sosyal sorumluluk projelerini devam ettiriyor.
Bu bağlamda, “Geleceğe Yatırım Türkiye’ye Yatırım” adı altında Anadolu’nun sorunlarını gündeme getirmek için başlattığımız toplantıların 15’incisini yapmak üzere Hakkâri’deyiz.
Meclis, yasama dönemleri sonunda çıkardığı yasa sayısıyla övünür ama bu aslında övünülecek bir şey değildir. Bir ülkenin çok yasa çıkarması, önceki yasaların ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde düzenlenmediğini gösterir. Bu itibarla çok yasa değişikliği yapılması ve yeni yasa çıkarılması aslında hukuki alanın sorunlu yönetildiğinin göstergesidir.
Bu, yeni anayasalar ve anayasa değişiklikleri için de geçerlidir.
Yasama organı, anayasa veya yasa yaparken sadece bugünün değil gelecekte doğabilecek ihtiyaçları da göz önünde tutmak zorundadır. Günübirlik ihtiyaçlara, siyasi partilerin konjonktürel ihtiyaçlarına göre anayasa değişikliği veya yasa yapılması, mevcut sistemi daha da karmaşık hale getirir, yeni sorunlar yaratır.
Gelişmiş demokrasilere sahip ülkelerde sık sık anayasa yapılmaz, sık sık anayasa değişikliklerine gidilmez. Temel alanları düzenleyen yasalar da sık sık yenilenmez.
Eğer bir anayasa veya yasa kısa sürede ihtiyaçlara yanıt veremez hale geliyor, değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi zorunluluk halini alıyorsa, o ülke demokrasi ve hukuk alanında ileri bir düzeyde sayılmaz.
Anayasanın önemi
Meclis’te grubu bulunan dört siyasi parti de seçmene yeni anayasa sözü vermişti.
Bir süredir Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa için çalışıyor.
Henüz ortak bir metin ortaya çıkmadı.
Dört partiden her birinin yeni anayasadan bekledikleri farklı.
Zaman ilerledikçe iktidar açısından yeni anayasanın iki yönü itibarıyla önem ve öncelik kazandığı da ortaya çıktı:
1- Başkanlık sistemi
2- PKK’yla başlatılan süreç