Nazmiye Demirel, eşini hiçbir yerde yalnız bırakmadı. DSİ’de görevli olduğu dönemlerde kendi kullandığı otomobille işe götürür, akşam de alıp eve getirirdi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in hüznü yüzünden okunuyordu.
Her zamanki gibi Güniz Sokak’taki evinin giriş katındaki kabul odasında, koltuğunda taziyeye gelenlere hal hatır soruyordu.
Biz gazetecilere dönerek, “evet” dedi:
“Nazmiye Hanım’ı kaybettik. Dile kolay 65 yıl birlikte bir yaşam. Bizimki örnek bir hayattır. Sorunlu bir hayatımız olmadı. Tabii hiç sorun olmadı da demek olmaz, her birliktelikte ufak tefek şeyler olabilir ama bizimki örnek bir hayat oldu. Allah razı olsun. Allah rahmet eylesin. Nazmiye Hanım saygıdeğer bir mukavemet gösterdi. Tedaviyle, ilaçlara rağmen başaramadı. Zaten bu hastalığa, Alzheimer’a karşı başaran da yok. İnsanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri bu hastalık. İnsan ömrü işte 65 yıl ortalama civarındadır. Batıda, gelişmiş ülkelerde şimdi 80’leri buluyor geçiyor. Ondan sonrası yaşlılık. Ama yaşlanmışlık başka bir şey, bu hastalık başka bir şey.”
Demirel her zamanki gibi ziyaretçileriyle tek tek ilgilendi.
O ünlü hafızası yine şaşırtıcı derecede iyiydi.
Oktay Ekşi’ye dönerek, “Mesudiye nasıl? Bu sene bir faaliyet var mı? Gönderdiğim mektup eline ulaştı mı?” diye sordu. Bir süre Mesudiye sohbeti yaptı.
‘Türkiye’nin birliği’
Bizden bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, taziye ziyaretinde bulunmuştu.
Büyük üzüntüsüne rağmen Cumhurbaşkanı Gül’le ülke meselelerini konuşmuştu.
Gül’ün Orta Asya’ya yapacağı ziyaret konu edilmiş, 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Cumhurbaşkanı Gül’e, ülkenin genel görünümüyle ilgili görüşlerini anlatırken, en önemli konunun, “Türkiye’nin birliği” olduğunu vurgulamıştı.
Anayasa önünde
Demirel, bildiğimiz Demirel’di.
Koltuğunun önündeki alçak çalışma sehpasının üzerinde en görünür yerde her zaman olduğu gibi bir anayasa duruyordu. Hemen arkasında küre şeklindeki dünya haritası. Yanında kitaplar. Karayollarının en son Türkiye haritası. Feridun Andaç’ın, “Türkiye’yi Düşünmek” kitabı da önlerdeydi.
Belli ki Demirel yine karayollarını, devlet su işlerini, yolları, barajları, yatırımları yakından takip ediyordu. Türkiye’nin sorunlarına kafa yoruyor, illeri, ilçeleri izliyordu.
İki doktor
Kabul salonunda İlhan Kesici, Demirel’in doktoru Aylin Cesur’un yanı sıra bir başka doktor ve sağlık görevlileri gelenlerle ilgileniyorlardı.
Ziyaretçilere Demirel’in enfeksiyon tedavisinden yeni çıktığını, mümkünse elini sıkmadan başsağlığı dilemelerini salık veriyorlar, sağlık durumunun iyi olduğunu ama yine de Cumhurbaşkanı’nın fazla yorulmaması konusunda uyarıyorlardı.
‘Bizi görüştürmediler’
Türk siyasetine karşı saflarda yıllarca damgasını vurmuş iki büyük lider Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit, eşleri Nazmiye Hanım ve Rahşan Hanım...
Türk siyasetinin inişli, çıkışlı, darbeli, yarım demokrasili yıllarını beraber aşmış iki aile...
Acaba Rahşan Hanım Nazmiye Hanım’ın vefatını duyduğunda neler hissetti, neler düşündü?
Dün Rahşan Hanım’ı aradım ve duygularını sordum...
Sesi üzgündü, “Allah rahmet eylesin” dedikten sonra şöyle konuştu: “Sayın Nazmiye Demirel’i yakından tanımadım. Özel hayatını bilmiyorum. Ama dışardan görünüşüyle pek çok kadın gibi sırası geldiğinde eşini eleştiren, uyaran, ona yardımcı olan güçte bir eşti. Biz kendisiyle hep protokol ortamlarında birlikte olduk.”
Rahşan Hanım’a Hamzakoy günlerini sordum.
12 Eylül’den sonra götürüldükleri Hamzakoy’da birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulup bulamadıklarını merak ettim.
“Hayır, hiç fırsat olmadı” diyerek, şöyle devam etti:
“Hamzakoy’da bizi hiç görüştürmediler. Tanımak istedim ama aynı merdivenden inmemize bile müsaade etmediler. Aynı bahçeye çıkmamıza bile izin vermediler. Hiç bir araya gelemedik. Hamzakoy tam bir hapishane gibiydi. Sadece bir gün Kenan Evren’in konuşmasını bize canlı dinletmek istediler. Bir salona davet ettiler. Ama ben buna sinirlendim ve o salona gitmeyi kabul etmedim. Bülent gitti. Süleyman Bey de oradaydı ama Nazmiye Hanım var mıydı, bilmiyorum.”
Rahşan Hanım’ı dinleyince, Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü nedeniyle düzenlenen toplantıda yaptığı uzun ve içten konuşmayı hatırladım. Yıllarca siyasi olarak mücadele ettiği Bülent Ecevit’i çok güzel anlatmış ve keşke sağlığında bunları konuşabilseydik demişti.
Nazmiye Hanım, dirayetli, dobra, geleneksel değerlerimizle, cumhuriyetin çağdaş değerlerini aynı zarafetle taşıyan bir hanımefendiydi.
Biz gazetecilerle her zaman yakından ilgilenen, Güniz Sokak’taki eve Demirel’le görüşmeye geldiğimiz her zaman bizlere haber gönderip açlığımızı, tokluğumuzu soran ve mutlaka elleriyle yaptığı börekleri, pastaları, kurabiyeleri, gül reçelini servis ettiren Nazmiye Hanım’ın kaybı hepimizi çok üzdü.
Nazmiye Hanım’a Allah’tan rahmet, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, ailesine, dostlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
65 yıllık birliktelik
Süleyman Demirel, vefat eden eşi Nazmiye Demirel’i, “Dile kolay 65 yıl birlikte bir yaşam. Bizimki örnek bir hayattır” sözleriyle anlattı.