Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP İzmir Milletvekili “eski dostum” Tuğrul Yemişçi, İzmir’de kurulacak yeni devlet üniversitesine “Kâtip Çelebi” isminin verilmesiyle ilgili önergeyi kendisinin verdiğini belirterek, “Kâtip Çelebi isminin neyine karşı olunduğunu merak ediyorum” sözleriyle esef ve teessüfte bulunmuş karşı görüş sahiplerine.
Yapma dostum.
Kimse Kâtip Çelebi’ye karşı değil. Kâtip Çelebi’nin aziz ve muhterem bir zat olduğundan, sanmam ki, kimsenin şüphesi olsun.
Kafalara takılan şey...
Çelebi’nin İzmir’le rabıtası!
İlle de bir “Çelebi” olacaksa...
“Işın Çelebi” adını da önerebilirdin meselâ!
Anlayacağın, ben dahil neredeyse İzmir’in tamamı, yeni üniversitemize “İzmir’le özdeşleşmiş” bir isim konmasından yanaydı.
* * *
Nitekim testi kırılmadan çok önce, tam tarihi ile 1 Haziran günü aynen şunları yazmıştım hatırlarsan:
“Özeli ile resmisi ile Türkiye’deki üniversite sayısı 150’ye dayandı.
Hepsinin adına baktım.
Yer isimleri ağırlıkta... Kişi isimleri ise ya tarihi şahsiyetlere ait ya da üniversiteyi kuran insanın veya vakfın adını aşıyor.
150’ye yakın isim arasında olmayan tek şey var:
Kadın.
Bu ayıbı gidermek için İzmir’de kurulan yeni üniversiteye mutlaka bir kadının ismi konmalı. O da İzmir’in bağrında yatan ‘Zübeyde Hanım’ olmalı.”
* * *
A benim eski dostum...
Şöyle kıvrak bir manevra yapsaydın da, İzmir’deki ahalinin sesine kulak verip, “Tamam, Zübeyde Hanım olsun” deseydin; incilerin mi dökülürdü?
Yok.
Marifet isim vermekse...
Kendi adını verseydin keşke!
Diyorsun ki:
“Kâtip Çelebi isminin nesine karşınız?”
Sana bir dost tavsiyesinde bulunayım.
Bir daha asla ve kat’a bu cümleyi ağzına alma.
Biri çıkar sonra.
Sorar adama:
Sen Zübeyde Hanım isminin nesine karşısın? Kadın olmasına mı? Atatürk’ün anası olmasına mı?
İnan eski dostum...
Bu soruyla karşılaşırsan, apışıp kalırsın!


Bir başka dava
POSTA kutusundan posta kutusuna, “Bir hayalim var” başlıklı bir e -mail dolaşıyor hızla. Kimine göre bir hayal bu. Kimine göre de “kâbus” mutlaka.
Anlatılan hikâye özetle ve biraz da benim müdahalemle, şöyle:
“Polisin 2011 yılının son günlerine başlattığı baskınlarla ortaya çıkartılan FTÖ hakkında açılan dava, Silivri’de nihayet başladı. Davada 15’i tutuksuz, 480’i tutuklu, toplam 495 kişi yargılanıyor.
Kimlik tespitinden sonra 3.567 sayfalık iddianamenin okunmasına geçildi.
Mahkemeye sunulan bir kamyon dolusu ek klasörün nasıl inceleneceği merak ediliyor. İddianamenin okunmasının ise birkaç ay sürmesi bekleniyor.
Sanıklar arasında çok önemli (!) gazeteciler, politikacılar, akademisyenler, gazete patronları, bilim adamları ve sanatçılar bulunduğu için bu davaya asrın davası deniyor.
İddianamede FTÖ’nün polis, yargı, MİT, TSK, Milli Eğitim gibi Kurumların içine sızıp, medyayı ele geçirerek Cumhuriyeti yıkmayı ve yerine ABD’nin de desteğiyle ‘altta ısıtmalı ve uzaktan kumandalı’ bir devlet kurmayı amaçladığı belirtiliyor.
Dava ile ilgili görüşüne başvurulan Mustafa Balbay, ‘Sanıklar üzülmesinler, suçsuz olanlar eninde sonunda beraat eder, üç dört yıl içinde özgürlüklerine kavuşurlar’ dedi.”

Tek karelik göz!

Yemişçi’ye dost tavsiyesi