CUMHURİYET Gazetesi’nin Makale Yarışması’nda Yunus Nadi Armağanı’nı kazandığı ve 26 Ağustos 1962’de yayımlanan ilk yazısından...
24 Ocak 1993 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan son yazısına kadar “tüm yazıları” hep elimin altında.
Yazdığı bütün kitaplar, hemen yanıbaşımda.
Bazen ihtiyaç duyar, bakarım.
Bazen “Acaba bu konuda ne yazmıştı” diye merak eder, okurum.
Mesela ilk yazısındaki şu cümle:
“NATO subayları Türkiye’de ‘çöl zammı’ alırlar. İktisadi durumumuz ve itibarımız için en acı misal... Geri kalmış ülke damgasını, Türk aydını, Türk halkı, bir suçlu gibi alnında taşıyor.”
Aradan geçmiş neredeyse 50 yıl.
Acaba NATO subayları Türkiye’de hâlâ çöl zammı alıyor mu?
Ekonomik açıdan, 50 yıl öncesi gibi değil Türkiye.
Ne var ki, bir çığlık yükseliyor “Türkiye çölleşiyor” diye!
Öyleyse...
NATO subaylarının hâlâ “çöl zammı” alıyor olmaları mümkün!
* * *
Mesela son yazılarından birinde, 20 Ocak 1993’te yazdıklarını alın, bugün de aynen kullanın:
“Önce Şahı Dr. Musaddık’a, sonra Kürtleri Bağdat rejimine, daha sonra Saddam’ı Humeyni’ye karşı kullanan ABD, Saddam’ı devirirse bütün gücüyle İran’daki İslam Cumhuriyeti’ni de devirmeye çalışacak. Hangi rejim, Ortadoğu’da ABD egemenliğine karşı çıkarsa, o rejim yıkılacak.”
Veya 22 Ocak 1993 tarihli yazısı...
“İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor?”
* * *
Ve bugün...
Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini planlayanlar, amaçlarına büyük oranda ulaştılar.
Devletin çoğu önemli kademesinde görev alanların künyesinde “İmam -hatip lisesi mezunu” yazıyor artık!
Projenin uygulanmasına hızla devam ediliyor.
Son noktayı koymak için ise direnç noktaları sürekli dövülüyor.
Uğur Mumcu yaşasaydı, acaba ne yazardı 24 Ocak 2010 tarihli yazısında?
Belki de, 24 Ocak 1993’teki son yazısında yazdığı, son cümleyi:
“Geçmiş olsun, geçmiş olsun...”
Sarı güvercin işe yaradı
GEÇEN hafta bugün Bornova Meydanı’nda uçurulan “sarı güvercin” epey renkli tartışmalara neden oldu.
TDH’nin yerel sorumluları, can havliyle kendilerini savunmaya çalışırken; Mustafa Sarıgül’den samimiyet dozunun yüksek olduğuna inandığım bir açıklama geldi.
Fakat nedense, bu açıklama arada kaynayıp, gitti.
Hayır.
Buna razı değilim.
Onun için Sarıgül’ün sözlerini aynen aktarıyorum:
“Sarı güvercin konusunda eleştiri yapanlar sonuna kadar haklıdır. Ne söyleseler az bile. Ancak hiçbir art niyetim olmadığının bilinmesini istiyorum. Miting sırasında elime verilen güvercinlerin sarı renkte olduğunu o anda fark etmedim bile. Dostluğu, barışı simgeleyen bu güzel kuşlara, doğasına aykırı şeyler yapılmasına asla izin vermem. Benim dışımda gelişen ve miting sırasında İzmirlilerle buluşmanın verdiği heyecanla gözümden de kaçan bu çok önemli olay için herkesten, tüm hayvan severlerden özür diliyorum.”
Sarıgül’in gerçek tavrı buysa eğer, bundan sonra da, yanlış olduğuna inandığı her konuda benzer şekilde davranacaksa...
Herkesin tavrını yeniden değerlendirmesi gerekir.
Ben mi?
Elbette.
Hatta geriye dönerek, bugüne kadar haksız yere kendisini inciten bir sözüm olduysa eğer, özür dileriz.
Tek karelik fayton