Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Yıllar önce okumuş ama unutmuştum.
Yekta Varnalı gönderince Cemal Süreya’nın “Üç şehir” hakkında yazdıklarını, hatırladım.
İstedim ki, siz de hatırlayın...
“Ankara, iyi kalpli üvey ana... Bu şehri bu kadar yalın anlatan başka bir şey olamaz sanırım. Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana olan Ankara.
Bu şehirde insanlar bekler. Emekliliği, askerliğin bitmesini, rüşvetin gelmesini, gönderdiğiniz evrakın cevaplanmasını, suskun devletin konuşmasını beklerler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.
Belki denizi görselerdi beklemezlerdi. Denizi su sanırlar. Suyu görmek için göllerin kıyısına gidersiniz ama su ufka uzanmaz. Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara’nın göllerinde. Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi gökyüzüyle birleşmesi. O vaatkâr ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her zaman ötelerde bir şey olduğunu fısıldayan o şehvetli çizgi. İnsanlar Ankara’da beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.“

“İstanbul’da ise durum daha vahimdir. Hayat sanki bir adım ötede duruyor gibidir. Doğruya doğru, dünyanın en güzel şehridir İstanbul. Ama hayat eli çabuk davranır. Daha siz elinizi uzatmadan işveli bir kadın gibi kaçar gider.

Bu yüzden hırsla kovalarlar hayatı İstanbullular. Beklediği şeyin belki de hiç gelmeyeceğini söyleyen şeytani fısıltıya rağmen Ankaralının dingin tevekküllü bekleyişinde bir huzur vardır ama İstanbullunun hırslı kovalamacasında ne huzur vardır, ne de tatmin.
Dünyanın en güzel şehri hemen kol mesafesindeyken kendilerini yiyip yutan bir kovalamacanın içinde kaybolur giderler. Hayat kaçar, onlar kovalar.”

“Ama İzmir... İzmir’de hayat beklenmez, kovalanmaz da. O zaten sizinle beraberdir. Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. Mutlulukla dolu, sakin bir sevişmenin tadındadır körfez. Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız.

Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur. Hafta sonları denize doğru bir göç başlar. ‘Ey hayat, biz Çeşme’ye gidiyoruz sen de arkadan gel’ der, İzmirliler muzipçe. Ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların peşinden gider.
Uçak biletinin üzerinde adımın hemen yanında yazan İZM harflerine sevgiyle bakıyorum. Sabırsızım, sevgilisine kavuşacak aşıklar kadar.”

Tamam.
Şanslıyız.
Ama can alıcı soru şu:
İzmir’de yaşayan insanlar olarak, bu şansın farkında mıyız?

Haberin Devamı

Üç şehir

Tek karelik kumsalda sanat!

Haberin Devamı

Harika bir proje

Davul zurnaya, tamam.
Saz heyetine, eyvallah.
Sezen Aksu’ya eşlik eden müzisyenler bile ihtimal dahilinde.
Ama bir senfoni orkestrası eşliğinde göbek atmak, hayatta kaç kişiye nasip olur ki?
Eğer Buca’nın Kırıklar, Doğancılar, Karaağaç, Kaynaklar’da yaşıyorsanız ve Belenbaşı Köyü’ndeki konsere geldiyseniz; işte siz, o şanslı insanlardan birisiniz demektir.
İzmir’de kurulan Anadolu Filarmoni Orkestrası “9 Köy bir konser” adıyla harika bir proje yürütüyor.
Köydeki konserin bir de konuğu varmış:
İzmir Milletvekili İlknur Denizli.
Akıllı kadın.
Ve lütfen, bir dahaki konsere beni de çağır İlknur Hanım.
Umarım TRT bu konseri kayda almıştır ve ilk fırsatta yayınlar. Çünkü böylesine keyifli bir seyir fırsatı kaçmaz.
Yok.
Almadıysa...
Yazık.