Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

Türkiye’ye bizzat kendisinden kaynaklanan tuhaflıklar az geliyor olmalı ki, eksiğini dışarıdan gelenlerle kapamaya başladı.
Bu ithalatın biri Libya’dan yapıldı meselâ.
Kaddafi’yi linç ederek öldüren “kahramanlar” Libya Ulusal Geçiş Konseyi tarafından Türkiye tatili ile ödüllendirilmiş.
Tam 158 kişi gelmiş.
Nereye?
İstanbul’daki beş yıldızlı bir otele.
Üstelik zevk-i sefaları 40 gün 40 gece sürecekmiş.
Ohhh.
Keyfe bak.
Yan gel de yat.
Ye, iç, gez, eğlen.
Ekmek elden, su gölden!
“Su” demişken...
Bu değirmenin suyu acaba nereden geliyor.
Emim değilim ama endişem var.
Libyalı “linç uzmanlarının” safahat âlemi için ödenen para, korkarım “bizim” cebimizden çıkıyor!
* * *
Tuhaflık ithalatın ikinci adresi, İran.
Ve bu gerçekten bir ithalat.
Hemşire ithalatı!
Haberi veren de, İran’ın resmi haber ajansı İRNA.
İran Uluslararası İstihdam Büroları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehrdad Eyubi’nin açıklamasına göre:
“Yeni yılda 2 bin İranlı hemşire Türkiye’ye gönderilecek.”
Doğrudur, Türkiye’de hemşire açığı var.
Rivayet muhtelif.
Kimi “50 bin” diyor, örneğin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın telaffuz ettiği rakam ise 100 bin.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş’in iddiası, çok daha vahim.
Türkiye’nin AB ortalamasını yakalayabilmesi için 122 bin hekim ve 424 bin hemşireye ihtiyacı varmış.
Bu durumda “ithal hemşire” şart.
Ya da soralım:
Şart mı?
Yine Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş’in bir başka vesileyle yaptığı açıklamadaki sözlerine bakarsak...
Şart değil.
Hem de hiç değil.
Dahası memlekette iş bekleyen, “halen KPSS’ye başvurarak mesleğini icra etmek isteyen en az 30 bin hemşire ve 100 binin üzerinde sağlık personeli” varken; İran’dan veya başka bir yerden hemşire ithal etmek...
Büyük yanlış.
Büyük ayıp!

Haberin Devamı

Tek karelik cenaze töreni

“Alo Bakan” servisi!

Bulgaristan’dan Türkiye’ye doğru yola çıkan bir Türk vatandaşı gece geç saatte Burgaz’a geldiğinde lastiği patlamış.
Lastik bu.
Patlar da, çatlar da.
Siz olsanız ne yaparsınız?
İşin ehliyseniz, kolları sıvar lastiği değiştirirsiniz herhalde.
Ya da yoldan geçen birinden yardım istersiniz.
Veya bir “yol yardım” servisini arar, benim gibi “Aman yetiş” dersiniz.
Yok.
O vatandaş bunlardan hiçbirini yapmamış.
Ne yaptığını ise bizzat Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım anlatıyor:
“Vatandaş cep telefonuma ulaşmış. Gece geç vakitte aradı. ‘Sayın Bakanım lastiğim patladı. Gideceğim yere ulaşamıyorum. Siz Ulaştırma Bakanısınız, yardım edin’ dedi. Önce bunun şaka olduğunu sandım. Baktım çok ciddi anlatıyor. Oradaki görevli arkadaşları aradım. Vatandaşın ‘patlak lastik’ probleminin çözülmesi için talimat verdim. Ne yapacaksınız, Ulaştırma Bakanıysanız her türlü ulaşım sorununu da çözeceksiniz.”
İyi de, vatandaş bakanın cep telefonuna nasıl ulaşmış, işte onu anlamadım!