Yeni Asır Gazetesi yazarı Hüseyin Kocabıyık’ın “İzmir’de yaşayan bir grup insan var” diye söze başlayıp; o “bir grup insan” için “laikçi tarikat üyeleri” demesi, bir hançer gibi saplandı yüreğime.
Üzüldüm.
Sıkıldım.
Utandım.
Diyebilirsiniz ki:
“Hüseyin Kocabıyık’ı takma kafana... Değmez!”
Veya önemli haber sitelerinden Türktime‘ın sahibi Talat Atilla’nın 8 Mart 20087de yazdıklarını aktarabilirsiniz:
“Kocabıyık, Çiller’in danışmanlığını yaptı. Rivayete göre de 28 Şubat sürecinde Çiller’in yaptığı hatalardan da birinci derecede sorumlu.
Hüseyin Kocabıyık belli ki, birikimli birisi. Birkaç TV programında izledim kendisini, ağzı iyi laf yapıyor.
Kocabıyık’ta eksik olan şey duruş.
Duruşu yok.
DYP Lideri Çiller’den sonra ANAVATAN Lideri Mumcu’nun danışmanlığını yaptıktan sonra AK Parti’den Milletvekili adayı oldu ama listelere giremedi.
1 ay öncesine kadar ismi Abdullah Gül’ün danışmanlığı için geçiyordu.
Belli ki, oradan artık umut yok.”
* * *
Ya da Rıfat Serdaroğlu‘nun 5 Kasım 2009’da, egedesonsoz.com‘da yazdığı “Profesyonel Tetikçiler” başlıklı yazısına dikkat çekebilirsiniz:
“Bunlar 3 kişiydiler. Mümtazer Türköne, Hüseyin Kocabıyık, Şükrü Karaca.
Önce bir hedefi seçerler, sonra biri bu hedefe yerleştirilir, daha sonra diğerlerini yanlarına çekerlerdi. 1993 yılında Sn. Çiller Başbakan oldu. Çiller bunlar tarafından hedef seçildi. Araya eski Adalet ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar konuldu. Bu üçlünün ortak meziyetlerinden biri, eski ülkücü olmalarıydı. (Nedense ülkücü camia bunlardan hala nefret etmektedir.)”
Ve yine öğrenirsiniz ki...
Hüseyin Kocabıyık bu arada Aydın Menderes‘le beraber Büyük Değişim Partisi‘nin kurucuları arasında yer almış.
Halen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek‘in danışmanıymış ve herhalde bu bağ nedeniyle de oğul Gökçek‘in başkanı olduğu Ankaragücü’nün yönetim kuruluna alınmış.
* * *
Bilirim... Aynası iştir kişinin, lafına bakılmaz.
İzmir’le ilgisi, alâkası olmayan Hüseyin Kocabıyık‘ın yaptığı işler de meydanda olduğuna göre...
Tamam.
Böyle birini kafaya takacak halim elbette yok.
Benim üzüldüğüm şey başka.
Açık davet
Benim üzüldüğüm, bu hakareti seslendiren kişinin, hezeyanlarına Yeni Asır Gazetesi’ni alet etmesidir yalnızca.
“Yeni Asır” denince, dururum orada.
Yüreğim daha hızlı çarpmaya başlar.
Acısıyla tatlısıyla bütün yaşanmışlıklar, hızla gözümün önünden akar.
Kolay değil.
Neredeyse 20 yılım geçmiş o çatının altında.
Emek vermişim.
Gönül vermişim.
Ömür vermişim.
Konu “Yeni Asır” ise eğer, patronu kim olursa olsun ve ben nerede, ne iş yapıyor olursam olayım... O gazete “benim malım” gibi tavır alırım.
Ve yalnızca “gönül bağım” olduğu için değil, daha üç beş gün önce, bizzat Ahmet Çalık‘ın ağzından açık bir davet çıktığı için, İzmir Ticaret Odası’nda yaptığı konuşmada, “Yeni Asır bize ait değil sizlerin, İzmirlilerin. Sizlerin de Yeni Asır’ı daha çok sahiplenmenizi diliyorum” dediği için...
Yeni Asır’a sahip de çıkarım, bir köşesinden İzmir’e ve İzmirliye hakaret edilmesine karşı da çıkarım!
Tek karelik ABD!