Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

Melik Aşık yazdı geçen gün...
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Yalova’nın Laledere köyünde karpuz üzerine konuşurken demokrasinin hızı konusuna da misal veriyor: Seçerek kestiğinde kelek çıkarsa yenisini kesersin. Milletvekilini seçtiğinde kelek çıkarsa 4 yıl beklersin.

Hadi biz biraz daha yumuşatalım ifadeyi.
Milletvekillerine “kelek” demeyelim de, “milletin vekili olmayı hak etmeyen” falan diyelim.
Aslında ne dersek diyelim, Muharrem İnce’nin “karpuz” ile “milletvekili” arasında kurduğu benzerlik, pratikte yaşanan durumla örtüşmüyor.
Karpuzu seçerken, insanlar özgür iradelerini kullanırlar bu memlekette.
Hiçbir karpuzcu, “ille de bu karpuzu alacaksın” demez, diyemez.
Vatandaş ister gözüyle, ister eliyle seçer karpuzunu.
Ya karpuzun orasına burasına vurarak çıkan sesten anlar malın iyisini.
Ya dibi topraklı olan karpuzu arar özellikle.
Ya da büyük bir karpuz seçer “genellikle iyi çıkar” diye.
Yine de “kelek” çıkarsa bahtına, bir dahaki mevsimi beklemeden, Muharrem İnce’nin dediği gibi yenisini alıp, keser ve afiyetle yer.

Milletvekili seçimi öyle mi?
Bugüne kadar hangi vatandaş seçebildi kendi milletvekilini?
Ha.
Partilerin genel başkanlarını “sıradan vatandaş” sayarsanız, böyle bir imtiyaz sadece onlar için geçerli.
Canları kimi isterse, listenin tepesine yazdılar mı ismini, seçimi beklemeye bile gerek kalmaz.
O kişiler “seçilmeden” seçilmiştir milletvekili!

Hatırlarsanız son seçimden önce, 20 milletvekili adayının adını yazıp, kendilerini “milletvekili seçildikleri için” kutlamıştım!
Garip ama gerçek.
Çünkü İzmir’in 26 milletvekilinden en az 20’sinin kimler olacağı, aday listeleri açıklandığı anda belliydi!

Hani sokak arasında küçük lokantalar vardır.
Camda “Kuru fasulye + pilav = 7,5 TL” yazar.
İşte...
Milletvekili seçmek için sandığa gitmekle, bu lokantaya gitmek aynı şeydir; insanın tercih hakkı yoktur yani.
Ya seçeceğin “vekil” bellidir, ya “gariban işi” yiyeceğin yemek!

Haberin Devamı

Kelek bir mevzu

Tek karelik final!

Erken uyarı

Haberin Devamı

Bayılıyorum İstanbullu arkadaşlara.
Canları sıkıldığında “hadi bana eyvallah” deyip, üç gün, beş gün, bazen daha fazla; velhasıl Allah ne verdiyse dükkânı kapayıp, kafa dinlemeye gidiyorlar.
Hele Ahmet Hakan, gene yaptı yapacağını:
“Yine kaçtım ben
Müsaade ederseniz aziz mübarek günlerin son bölümünde malayani şeylere kısa bir ara verip tenhalarda münzevilik yapacağım.
Gelince hercailiğe devam..”
Bu köşede 3,5 yıldır yazan ama yazılarına toplamda ve yalnızca 3 veya 5 gün ara veren biri olarak baktım ki, madalya falan veren yok!
Şaka bir yana.
Bir süre “hiçbir şey düşünmemek” istiyorum artık.
Şimdiden “haber vereyim” dedim.
Yakında “Nihayet kaçtım ben” başlığını görürseniz, şaşırmayın.