Bir gömlek 31 yıl saklanır mı?
O gömlek Abdi İpekçi’nin gömleği ise saklanır.
Saklanır çünkü...
İpekçi cinayetinin arkasında olanlar hâlâ saklanmaktadır.
Ama onları ortaya çıkaran yoksa... Bir tek, tetikçi varsa ortalıkta. Ve onu da “medya şebeği” yapmak için kollar sıvanmışsa...
Nükhet İpekçi de “âleme ibret olsun” diye, babasının gömleğini sakladığı yerden çıkarır.
Çıkarır çünkü...
Gömlek, leke içindedir.
Gömlek, delik deşiktir.
Çünkü vurulduğunda...
Abdi İpekçi’nin üzerinde o gömlek vardır.
Ve lekeleri kandan, delikleri kurşundan o gömlekteki lekeler utancımız, delikler ayıbımızdır.
* * *
Demokrasiye, özgürlüğe, insan hayatına yönelik bu hain saldırının ardındaki gerçeği örten karanlık perdeyi yırtıp, atamamanın utancı yetmezmiş gibi...
Abdi İpekçi’nin temsil ettiği değerleri de aşındırdık hızla.
Her şey bir yana...
Gazetecilik bir meslekti vakti zamanında.
Belki çileli ama mutlak onurlu bir meslekti.
Gazeteci doğanlar da... Gazeteci olanlar da “haberin kutsal, yorumun ise hür” olduğunu bilirdi.
Aksine davranmak...
Mesleğe ihanetti.
Ya şimdi?
Bakıyorum da, kimi veya çoğu için gazetecilik, kazanılan veya kaybedilen bir “iş” yalnızca.
Hatta...
Fiyakalı bir uğraş!
Hatta ve hatta...
“Mutluluk çubuğu” benzeri bir araç!
* * *
Abdi İpekçi öldürüldüğünde, henüz “gazeteci” değildim ama bu mesleğin adabını ondan öğrenenler, bana da özellikle bir şeyi çok iyi öğrettiler:
Kalemini kır ama asla satma.
Dahası da varmış...
Çünkü Abdi İpekçi‘yi, Çetin Emeç‘i, Uğur Mumcu‘yu hatırlayınca insan; en önemli gerçeği kendiliğinden öğreniyor:
Bu meslek için sadece kalem kırılmaz...
İcabında can bile verilir!
Beterin beteri...
Dürüst
Erdemli
Nazik
İlkeli
Zeki
Böldürmeyen
Akılcı
Yürekli...
Kararlı
Ahlaklı
Liderimiz...
Kimmiş o?
İzmir Fırıncılar Odası Başkanı Nejdet Durmuş.
Kongre salonuna aynen bu afişi asmış. Asınca da, kelimelerin ilk harflerini yan yana dizenler “Deniz Baykal” yazdığını görenler kıyameti koparmış.
Nejdet Durmuş’u neredeyse 30 yıldır tanırım.
Fazlasıyla şirin bir insandır.
Ama bu kez işi abartmış.
Yine de beterin beteri var.
Ya “aynı şirinliği” Baykal yerine Başbakan’a yapsaydı, 11 yerine 18 harfin karşılığı olan onca lafı nasıl bulurdu ve örneğin Tayyip sözcüğündeki iki “Y” için, kendini tanımlayan hangi sıfatları yazardı?
Haliyle merak ediyor insan!
Tek karelik TBMM!