GAZETEDEKİ arkadaşlara kırgınım... Hatta biraz daha kafaya takarsam, “dargın” bile olabilirim.
İnsan bir telefon açar, “2010’dan, öncelikle beklediğiniz üç şey nedir?” diye, bize de bir sorar.
Yok.
Sormadılar.
Belki benim de, “yol, su, elektrik” falan diyeceğimi sandılar.
Mesele İzmir ise eğer...
Ne lojistik merkezi, ne liman, ne metro, ne otoyol; bunların hiçbiri dert değil.
Onlar “dün” olduğu gibi...
Ama “bugün” ama “yarın” nasıl olsa yapılır.
* * *
Tabii canım, biraz büyük düşünmek lâzım.
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzun’a bakın meselâ...
“Elbette önce sağlık” diyor.
“Ve barış” diye ekliyor:
“Öncelikle her birimizin kendi içimizde, çalıştığımız kurumlarda, yaşadığımız kentte, ülkemizde ve dünyamızda barış.”
Üçüncü beklentisi de mükemmel: “Anlamlı kılan insanca değerlerin yüceldiği, verimliliğin ve hakça paylaşımın arttığı ve mutluluğun hâkim olduğu sevgi dolu bir kent.”
Yaşa Hocam.
Arkadaşlar sormadı ama aynı soruyu ben de sordum kendime:
“2010’dan, öncelikle beklediğim üç şey ne olabilir?”
Önce “Alaaddin’in Sihirli Lâmbası” diyecektim...
Vazgeçtim.
Zira o lâmbadan çıkan cin de, üç hak veriyor sadece.
İzmir’in dertlerini çözmek için çok daha fazlasına ihtiyaç olacağı gerçeğinden hareketle, “Acaba Alaaddin’in Sihirli Lâmbası’ndan üç tane mi istesem” diye düşündüm.
Yine vazgeçtim.
Zira o kadarı da yetmeyebilir.
En iyisi Alaaddin’in kendisi gelsin İzmir’e!
Yani...
Büyük hayalleri olan ve o hayalleri gerçekleştirebilecek cesaret ile dirayete sahip biri!
Gerçeğin tadı
HAZRETİ Mevlana şöyle der:
“Gerçeği öğrendim bir gün... Ve gerçeğin acı olduğunu... Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.”
İyi de...
Her gün duyduğumuz, gördüğümüz, “öğrendiğimizi sandığımız” onca şeyden hangisi gerçek?
Gerçek ne?
Gerçek nerede?
Bilen yok.
Oysa gerçek, biberin en karasından ya da en kırmızısından olsun; kendi payıma, dünden razıyım.
Ağzımı yakmasına...
Damağımı kavurmasına...
İçimdeki alevin bedenimi sarmasına...
Hatta dibimi tutuşturmasına dahi hazırım!
Zerre kadar tereddüttüm yok.
Gerçekten “gerçeği” bilsek...
Tadından yenmeyecek!
Tek karelik Toroğlu