SABAHA karşı 04.00 sularıydı. Kulakları çınlasın, ilk telefonu o tarihte İzmir Belediye Meclis Üyesi olan Murtaza Özkaratufan çınlatmıştı.
12 Eylül darbesinin haberini alalı neredeyse 30 yıl olacak ama “darbe temalı” haberler, bir türlü bitmek bilmiyor.
Daha geçen gün Başbakana soruldu yine.
“Askerden baskı olursa” falan...
“Darbe tehdidi gibi” filan...
Başbakan, “Bundan önce olduğu gibi kalkıp gitmem” dedi:
“Gereğini yaparım.”
Önce “lafın çarpıldığı” ilk adrese gidildi.
“1969’da dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural görevinin dışına taşan şeyler yapıyordu. ‘Yapmamasını söyledik.’ Dinlemedi, bunun üzerine Cumhurbaşkanı’nın da imzaladığı kararnameyle görevinden aldık” diyen, Süleyman Demirel’in yanıtı...
“Başka kapıya” der gibiydi!
* * *
Kapı kapı dolaşacak ve hatta “kimliği meçhul” subayların peşinden koşturacak halimiz yok.
Çünkü hepsinden önce hesabı görülmesi gereken, “çok net, çok kesin, çok açık” bir durum var ortada:
27 Nisan 2007 tarihli, e-muhtıra.
Üstelik altındaki imza, ıslaktan da öte...
Sırılsıklam!
Neydi o?
“Askerden baskı” değil miydi?
“Darbe tehdidi” değil miydi?
Neydi?
Ve bugün, “Askerden baskı, darbe tehdidi olursa gereğini yaparım” diyen Sayın Başbakan; o tarihte de “Sayın Başbakan” değil miydi?
Peki...
Ne yaptı?
Meçhul!
Yapmadığı ise belli...
Gereği!
Aslanın yattığı yer!
ŞİMDİ istediği kadar “aslanı kediye boğdurmazlar” desin.
Heyhat.
Bir politikacı için “en hüzün verici” şey, şu lafa muhatap olmaktır:
“Sen git, önce mahallenden delege seçil...”
Ah Kemal Karataş.
Vah Kemal Karataş.
Sen ki, siyasetin pirisin.
En azından, CHP’de böyle bilinirdin.
Nasıl olur da bu tongaya düşersin?
Pardon ama...
“Urla’daki delege seçimini arkadaşlar haber vermedi” demek, ne demek?
Deselerdi ki:
Haninin Kemal Karataş’ı, mahallesindeki delege seçiminin tarihini bilmez, bilemez.
İnan...
İnanmazdım!
Tek karelik parmak