Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR rahibe taksiye binmiş, yola çıkmışlar. Ama taksi sürücüsü aynadan sürekli rahibeye bakıyormuş. Rahibe neden öyle baktığını sorunca, “Çok özür dilerim, size bir şey söylemek istiyorum ama kızarsınız diye de çok korkuyorum” demiş adam.
Rahibe gülümsemiş:
“Sevgili oğlum, benim yaşımda, üstelik de rahibe olan birine ne söylersen söyle, hoşgörülü davranacağıma emin olabilirsin.”
Taksi şoförü utana sıkıla, “Şeyy... Benim en büyük fantezim bir rahibeyle sevişmek” deyince; Rahibe yine gülümsemiş:
“Ah bu muydu derdin sevgili oğlum... Yalnız küçük bir sorun var... Kesinlikle hem bekâr, hem Katolik olman gerekiyor. Yoksa Tanrı’ya hesabını veremem.”
Şoför sevinçle haykırmış:
“Yaşasın. Ben hem bekârım ve Katolik’im!”
Yol ormanlık.
Hemen sapmışlar kuytu bir yere.
Ve her şey bittikten sonra rahibe bakmış, adam hüngür hüngür ağlıyor...
“Neyin var sevgili oğlum?”
“Rahibe... Vicdan azabı çekiyorum, ne olur beni bağışlayın... Ben size yalan söyledim... Aslında hem evliyim, hem Yahudi’yim.”
Rahibenin yüzünde yine aynı gülümseme:
“Sevgili oğlum, kendini üzme... Aslında ben de gerçek rahibe değilim!”
* * *
Kıssadan çıkan hisseye gelince...
Bu öyle bir hikâye ki, çek çekebildiğin yere!
Ama şu kadarını söylemek mümkün herhalde.
Tek derdiniz biriyle beraber olmaksa, rahibe falan fark etmez; hiç boşuna ağlayıp sızlanmayın, bakın keyfinize.
* * *
Hikâyeyi bugüne uyarlamak gerekirse, bir çift sözüm olacak, özellikle “Evet” oyu vereceklere.
Anayasa paketinin şu maddesi iyiymiş, bu maddesi güzelmiş...
12 Eylül 2010’da, 12 Eylül 1980’den hesap sorulacakmış...
Mış mış da mış mış...
Miş miş de miş miş...
Hadi canım.
Asıl bunlar hikâye!
Eğer tek derdiniz AKP’ye destek vermekse, teselli aramayın boş yere.
Gidin sandığa, aslanlar gibi “Evet” deyin AKP’ye.


Güzel, daha güzel
İZMİR Enternasyonal Fuarı kapsamında düzenlenen 10. Sinema Burada Festivali’yle ilgili haberi okurken hem mutlu oldum, hem gurur duydum.
Bu yıl festivalin onur konukları Türk sinemasının iki önemli ismi Ediz Hun ile Şerif Sezer’di. Genç kuşaktan ise Beren Saat, Demet Evgar ve Murat Yıldırım gelmişlerdi.
Ve 10 yıl öncesini düşünmeden edemedim.
İzmir Fuarı’nı yönetirken, 2001 yılında bu etkinliği düzenleme kararını vermiş, “Sinema Burada” adını da ben koymuştum. İsim iddialıydı.
Nitekim o iddiaya yakışan bir başlangıç yapmıştık.
Prof. Oğuz Makal’ın danışmanlığında düzenlediğimiz ilk Sinema Burada Festivali’nde onur ödüllerini Atıf Yılmaz, Nurhan Nur, Fikret Hakan, Çolpan İlhan, Yalçın Tura, Hüseyin Baradan, Kadir İnanır, Sezer Sezin, Necip Sarıcı ve Türker İnanoğlu’na vermiştik.
Ayrıca Cem Davran’dan Yılmaz Erdoğan’a kadar pek çok sanatçı da, onur konuklarımızla beraber aramızda olmuştu.
Güzel bir projenin devam ettirilmesi, daha da güzel.
Keşke bu güzelliği, festivalin adıyla mütenasip, ileri hedeflere taşıyabilsek; İzmir’i, sinemanın önemli merkezlerinden biri haline getirebilsek.
Çünkü benim hedefim buydu ve o hedefe varılırsa her şey çok daha güzel olacak.


Hikaye içinde hikaye