Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Hani “yıllardır beynimin kıvrımlarına işlemiş ve her biri diğerinden kirli haber kırıntılarından, aklımı ve ruhumu arındırmaya çalışacağım” demiştim ya...
Bereket sözün başına “Becerebilirsem” şerhini koymuşum.
Yalan yok.
Beceremedim.
Çünkü izin vermediler.
Sadece bana değil, bütün millete bayramı da, tatili de zehir ettiler.
Yazacak çok şey var.
Hele ki, İçişleri Bakanı hakkında!
Ama boş verin.
Geri dönüşümün daha ilk gününde ne sizi, ne kendimi daha fazla sıkıntıya sokmayacağım.
Ne mi yapacağım?
Fiilen değilse de “ruhen” kendimi Çeşme’ye atacağım.

Paran bol, keyfin gıcırsa Çeşme’yi mesken tutacaksın arkadaş.
Bazıları kuşları gözlemek için safariye çıkar ya.
Aynen öyle.
Sen de Çeşme’de “sosyetik gözlem” yapacaksın.
Nitekim haberleri o kadar dikkatle takip ettim ki, Çeşme’ye gitmiş kadar oldum.

Bir baktım:
“Cem Uzan’la yaşadığı aşkla magazin gündemini uzun süre işgal eden Derin Mermerci, havluyu dolamış beline, plajda bikinisinin altını değiştiriyor.”
Bir baktım:
“İvana Sert, Shereton Oteli’nin iskelesinde uzanmış, sere serpe güneşleniyor.”
Bir baktım:
“Serdar Ortaç, sevgilisi Ege’ye yüzme öğretiyor.”
Bir baktım:
“Şarkıcı Gülşen ile aranjör Ozan Çolakoğlu, Alaçatı’daki Sosyete Pazarı’nda geziyor.”
Bir baktım:
“Cem Uzan’ın bu kez eski eşi Alara Koçibey Çeşme sahillerinde bedenini teslim etmiş güneşe.”
Bir baktım:
“Aaa. Yeter ama... Berrak Tüzünataç yine Çeşme’de...”
Bir baktım:
“Sosyetik güzelgillerden Elif Dürüst, İstanbul’dan sonra Çeşme gecelerine akmış.”
Bir baktım:
“Bade İşçil siyah bikiniyle harika görünüyor.”
Dayanamadım.
Döndüm bir daha baktım.

Pardon, ne demiştiniz?
Bomba, kan, cinayet...
Gaflet, delalet, ihanet...
Onlar da ne?

Haberin Devamı

Döndüm ama...

Tek karelik Çin

12’nci mektup!

CHP’nin “Silivri Milletvekili” Mustafa Balbay, 12’nci mektubunu göndermiş Sayın Başbakan’a.
Adettendir. Nezaketin gereğidir. Gelen mektuba iki satırla da olsa cevap verilir.
Örnekse...
Geçen bayram bin kişiyle beraber Sayın Cumhurbaşkanı’na bir mesaj gönderdim.
Sağ olsun.
O da belki 100 bin, belki 1 milyon kişiye yaptığı gibi, bana da cevabi bir mesaj gönderdi.
Ama sanmam ki, Balbay’ın 11 mektubundan biri dahi Sayın Başbakan’dan karşılık bulmuş olsun.
Dolayısıyla 12’inci mektubun kaderi de, büyük ihtimalle aynı olacak.
Olsun.
Mustafa Balbay içini dökmüş, derdini bu vesile millete duyurmuş ya, siz ona bakın.
Ben mektubun en çok son satırını, daha doğrusu kelimesini beğendim.
Malum. Mektuplar çoğu kez “saygılarımla” ifadesiyle biter.
Balbay ise “kaygılarımla” demiş.
İyi de etmiş.