Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

EPEYDİR bekliyordum. Biri çıksın ve açıkça söylesin.
Desin ki:
“E-muhtıra AKP’nin tekrar iktidara gelmesi için konulmuştur. Sayın Erdoğan’la Sayın Büyükanıt işbirliği yapmıştır.”
Tamam işte söylendi artık.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çok kişinin aklındaki kuşkuyu, kimilerinin kendi aralarında konuştuğu mevzuu açıkça dillendirdi:
* 27 Nisan muhtırası, AKP’nin tekrar iktidar olması için verildi.
Soralım şimdi.
Muhtırayı kim verdi?
* Yaşar Büyükanıt.
Nasıl verdi?
* İtiraf ettiği gibi bizzat (yani komuta kademesine dahi danışmadan ve ne yapacağını kimseyle paylaşmadan) yazdığı bir metni, kendi eliyle Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yayımladı.
Ne yazıyordu o metinde ya da muhtırada?
* Akla ziyan şeyler. Büyükanıt’ın yazdıklarını okuyanlar sandılar ki, en geç bir hafta sonra darbe olacak memlekette?
Bir hafta sonra ne oldu?
* Başbakan Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt buluştular. Ve gayet derin bir muhabbet yaptılar.
Acaba ne konuştular?
* Bilinmiyor. Tek söylenen, konuşulanların “mezara kadar gidecek bir sır” olduğuydu.
Muhtıranın kime, ne faydası oldu?
* Hesaplandığı gibi halkın tepkisi sert oldu. AKP üstelik yüzde 47 oy alarak yeniden tek başına iktidar, Abdullah Gül ise Cumhurbaşkanı oldu. Ondan sonra YÖK mök ne varsa sıraya dizildi ve hızla AKP’lileştirildi!
* * *
Yeter mi?
Yetmezse soracak daha çok şey var.
Ama hepsinden öte sorulacak bir hesap var!
Muhatabı da Yaşar Büyükanıt.
“Yıllar önce darbe yapma teşebbüsünde bulundukları” şüphesi ile yüzlerce insanın derdest edildiği bir ülkede, “darbe yapacağını” alenen ilan eden biri el üzerinde tutuluyorsa hâlâ...
İktidarın savcıları o kişiye “tek soru” dahi sormuyorsa ısrarla...
“Kimin darbeci ve kimlerin darbe yanlısı olduğu yanlış yerde aranıyor” demektir aslında!
Ve bugün...
İktidar güçleri, silahlı kuvvetler mensuplarını kışkırtmak için amansız bir çaba harcıyor.
Birinin, bir yanlış yapması ve o yanlışın üzerinden siyasi rant sağlanması umuluyor.
Çünkü bu kez “danışıklı dövüş” yapacak biri yok karşılarında!

Haberin Devamı

Beyhude bir baskın!
POLİSE ihbar veya bilgi geliyor Çeşme’de:
“Bazı kişiler kiraladıkları lüks villaları kumarhane olarak çalıştırıyor.”
Böylece takip başlıyor.
Kim bilir kaç polis, kim bilir kaç gün uğraşıyor bu işle.
Sonuçta Ilıca ve Şifne’de iki villa belirleniyor. Artık filmlerde gördüğümüz gibi usulca mı, yoksa alenen kapıya vurarak mı; nasıl yapıldıysa, baskın gerçekleşiyor.
Polisler dalıyor içeri. Sekizi kadın 13 kişi o an kumar oynamakta. İki de “oynatan” var.
Bir yığın fiş ve marka yığılı masalarda ve ayrıca 10 bin lira para. El konuyor ortada ne varsa. İfadeler alınıyor, zabıtlar tutuluyor ve 15 kişi yargıya havale ediliyor.
Ya sonra?
Hepsi serbest bırakılıyor.
“Bu nasıl iş” derseniz, şöyle bir iş:
26 Eylül 2004 yılında (devri iktidar zamanında) yasalaşan yeni TCK ile “kumar oynamak” suç olmaktan çıkarılmış. “Kabahat” olmuş. Cezası da 100 lira, bilemedin 300 lira.
Kumar oynatmak ise güya suç ama en çok “bir yıla kadar hapis” cezası istenebildiğinden kimse tutuklanamıyor.
Anlayacağınız polis boşuna uğraşıyor.

Haberin Devamı

Tek karelik Moskova

Büyükanıt hesap vermeli