YATTIM ama uyuyamadım.
Aklım dışarıdaydı.
Dakikalar ilerledikçe, endişem katlandı.
Gökteki gürültüyü beğenmedim.
Çakan şimşeğin parlamasını beğenmedim.
Rüzgârın sesini beğenmedim.
Yağmurun şiddetini beğenmedim.
Kalktım, kulak verdim İzmir’e...
Büyükşehir Belediyesi’nin kameralarından, Gümrük önünü, Saat Kulesi’ni, Konak İskelesi’ni izledim.
Eyvah.
Gürçeşme Caddesi, hani neredeyse “Gürçeşme Deresi” adını almak üzereydi.
Güzelyalı, Bornova, Buca...
Hatay, Nergis, Şirinyer...
Altındağ, Gaziemir, Manavkuyu...
Her yerden, İzmir’in her köşesinden “çaresizliğin feryadı” yükseliyordu.
Ağaçlar devrilmiş...
Dallar kırılmış...
Elektrik telleri kopmuş...
Rögarlar patlamıştı.
Su, yolunu bulduğunda akıyor; bulamadığında yükseliyordu.
Biliriz bu halleri.
Anlarız bu dertten.
Ne de olsa, aynı minareden düşmüş-lüğümüz var!
Ve polis...
Ve itfaiye...
Ve belediye ekipleri
Minnettarız size.
Yürekten çabanıza minnettarız.
Aziz Kocaoğlu’dan Hakan Tartan’a, Ercan Tatı’dan Cevat Durak’a bütün belediye başkanları da “eminim” sabahı sabah ederken; aynı duygularla anmışlardır sizi.
Meclis’te hüzün!
TÜRKİYE’NİN Büyük Millet Meclis çok şey gördü, çok şey yaşadı.
Ama “bazı anlar” var ki, “keşke” demişizdir:
“Hiç yaşanmasaydı!”
İşte o anlara geçen Salı günü yenileri eklendi.
Misal, AKP’li Suat Kılıç.
Adamı sal, ABD ile Rusya’nın arasına...
Beş dakikada 3. Dünya Savaşı çıkarsın!
Diğer yanda, İçişleri Bakanı’nın muhalefet partileri için “Bölge partileri” demesi...
Kendisinin “neden az konuştuğunu” kanıtlar nitelikteydi!
Mümkünse...
Bir daha hiç konuşmasın!
Ya CHP?
Recep Tayip Erdoğan’ı haklı çıkardılar yine.
Atatürk’ü siyasal manevralarına kalkan yaptılar!
Yapmayın.
Yaptığınız yanlışın, artık ve mutlaka farkına varın!
Tek karelik yanlış