Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AYŞE ARMAN’IN tasviriyle, manzara şöyle:
“Ben hayatımda bu kadar güzel bir şey görmedim. O gece bina, sanki uzaydan konmuş ‘bir şey’ gibiydi. Herkes yüksekliğinden söz ediyor ama inanılmaz estetik. Bir uzay aracı, metal komplike bir silah gibi dikiliyor.”
Harika.
Şahane.
Burj Halife’nin görkemi, Ayşe Arman’ın cümleleri yanında sönük kalıyor!
Eee...
Ertuğrul Özkök’ten tescilli bir yazara da ancak bu kadar mükemmel bir anlatım tarzı yakışır!
Başkası olsa, şuna benzer bir şeyler saçmalardı mutlaka:
“Birer dolarlık banknotların bir milyar tanesini üst üste koyarsanız, yüksekliği 828 metreyi belki geçer, belki geçmez. Ama bir milyar dolar doğru biçimde harcanırsa, 828 metre boyunda muhteşem bir eser çıkar ortaya. Üstelik karşıdan bakmakla yetinilecek, bir milyar doların anıtlaşmış halinden ibaret bir yapı değil Burj Halife. Dışı bizi yaktı yakmasına da, içi ise kim bilir kimlerin içini ısıtacak, hele gökyüzüne iyice yaklaşan katlarında yaşanacak gecelerde, kim bilir kimler zevkin doruğuna ulaşacak?”
* * *
Yine de..
1 milyar doları bir gökdelen için harcamak “doğru bir tercih” mi sorgulamak lâzım?
Meselâ...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na sormak lâzım:
“Bahreyn Emiri Hamad bin İsa El Halife gelse ve size ‘Aziz ve muhterem kardeşim, ben seni çok sevdim. Al sana bir milyar dolar. İzmir için dilediğin gibi harca’ dese, ne yaparsınız?”
Aziz Bey, sanırım önce parayı sayar...
Tamamsa, saat kulesini resmeden bir plâket verir.
Tamam canım.
Aziz Bey’in dürüst ve zarif bir insan olduğunu herkes biliyor.
Mesele, 1 milyar doları harcama şekli.
Örneğin parayı 40 parçaya bölüp, parça pinçik; biraz metroya, biraz şuna, biraz buna mı harcar?
Veya...
“Ben büyük işlerin adamıyım. 1 milyar dolarla 1 kilometrelik kule yaparım!” mı der?
Yoksa...
Hidayete erip, düşünce sistemini bambaşka bir boyutta şekillendirir ve kimselerin aklına gelmeyeni yaparak, İzmir’i “uzay aracı” gibi çok yükseklere mi fırlatır?


Al sana five minute!
ORTALIK yıkılıyor. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, nasıl olur da Türkiye’yi temsil eden birini aşağılar? Nasıl olur da bu cüret ve cesareti kendinde bulur?
Görüntü, gerçekten utanç verici.
Üç İsrailli, suratlarında Gestapo ifadesi ile testi gibi dizilmiş, karşılarına aldıkları Büyükelçi Oğuz Çelikkol’u “alçakça” bir divana oturtmuş.
Danny Ayalon yaptığı gösterinin iyice anlaşılması için, o alçaklığı özellikle yaptıklarını anlatmış İsrailli gazetecilere.
Etme-bulma dünyası işte.
Türkiye’nin başbakanı tepkisini ve hatta öfkesini “diplomatik zeka” ürünü olan eylem ve söylemler yerine, belki çocukluktan kalma bir alışkanlık sonucu “mahalle kavgası” şeklinde sergilerse...
Muhatapları da işin çivisini işte böyle çıkarır.
Yine de, Büyükelçi Çelikkol’un “ezik tavrını” fazlasıyla yadırgadığımı... Dahası, kendisinden “utandığımı” söylemek zorundayım.
Madem ok yaydan fırladı...
Çelikkol da ok gibi kalkmalıydı yerinden.
Başbakan Erdoğan “one minute” dedi ya....
Çelikkol da “five minute” demeli, “beş kardeşi” Danny Ayalon’un yüzünde patlatırcasına, çekip, gitmeliydi.
Geri dönülmez bir yola girildiyse eğer...
O yolda, adam gibi yürümesini de bilmek gerekli.


Tek karelik tokat

Aziz Bey 1 milyar doları ne yapar