KAÇ yıl önceydi, 15 mi, 20 mi; en az o kadar oldu. O zamanlar televizyonlarda esen dizi film fırtınaları ya ABD patenliydi, ya Güney Amerika...
Latin ülkelerinden birinin devlet başkanı Çin’e gitmişti hatta.
Havaalanında Çin’de bile en çok izlenen TV dizisinin müziği eşliğinde karşılanmıştı.
Kıskanmıştım.
Çünkü iş büyüktü.
Etkisi ise daha büyük.
Onun için Türkiye’nin, sinema endüstrisinin gelişmesini ciddi bir “devlet politikası” kararlılığı ile desteklemesi gerekliydi.
Özellikle Torbalı-Selçuk arasındaki devasa bir arazide “serbest bölge” mantığı ile kurulacak, “Efes Sinema Platosu” adını taşıyacak ve de dünya sinema sektörüne açılacak bir projenin yaratılması hayalimi defalarca yazdım.
Ya devlet ne yaptı?
Hiç.
Aksine, destekten çok köstek oldu sinemacılara.
Bir yığın kısıtlama...
Bir yığın engel...
Bir yığın yasak...
Buna rağmen o yürekli ve zeki insanlar, düşe kalka ama azimle yürüdüler aklın yolunda.
Ürettikleri filmler bazen az izlendi, bazen çok.
Bazen zarar ettiler, bazen çok para kazandılar.
Ve sonuçta...
“Gulnar Sarsenova ve Nurjan Muhamedjanova ile ‘Türk TV dizileri üzerine yapılan söyleşilerin’ bulunduğu dergiyi, Kazakistan’dan gelirken çantamıza koyduk.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a vermek için.
Gulnar Sarsenova, ‘Halkın yüzde 90’ı Türk dizlerini izliyor’ diyor.
Nurjan Muhamedjanova da Türk dizilerindeki oyuncuların isimlerini ezbere sayıyor.
Türkiye’nin tanıtımına dizilerin katkısı parayla pulla ölçülecek gibi değil.”
İşte sonuçta gelinen noktada, Cumhurbaşkanı Gül’ün Kazakistan gezisini izleyen Yavuz Donat, malumu bir kez daha ilan etti bu yazısıyla!
* * *
Eğer Devlet, tıpkı ABD’nin Hollywood’a verdiği maddi-manevi desteği Türkiye’nin sinemacılarına verseydi...
Bugün gelinen noktaya çok daha önce gelinirdi.
Türkiye çok daha güçlü ve etkili olurdu dünyanın her köşesinde.
Bereket...
Yol uzun ve daha yapacak çok şey var.
Erdoğan’ın arkadaşı
İTALYAN Başbakanı Berlusconi ile Başbakan Erdoğan arasındaki muhabbeti tanımlayan en uygun sözcük ne olabilir?
“Kanka” mı?
“Cankuş” mu?
En iyisi “arkadaş” diyelim şuna dosdoğru.
Berlusconi’yi gerçekten de, Erdoğan’ın “arkadaşı” bildik bugüne kadar.
Ama o ne yaptı?
Erdoğan’ın kendini paraladığı bir konuda ona kazık attı.
BM İnsan Hakları Komisyonu’nda “İsrail’i kınayan ve Mavi Marmara’ya düzenlenen operasyonun soruşturulması için uluslararası komisyon kurulmasını” talep eden karar tasarısına, 32 ülke “evet” derken...
“Hayır” diyen üç ülke vardı.
ABD, Norveç ve İtalya.
Berlusconi’nin gerekçesi, attığı kazık kadar can yakıcı:
“Tüm sorumluluğun İsrail’e yüklenmesini uygunsuz ve acele bir karar olarak görüyoruz.”
Başbakan Erdoğan bu duruma mutlaka çok üzülmüştür.
Üzülmeli de.
Ve ayrıca... “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünü hatırlatanlara ne cevap vereceğini, şimdiden düşünmeli de!
Tek karelik arkadaş!
Özay Şendir
ABD’de yaşama hayali
12 Ocak 2025
Abbas Güçlü
Eğitimi neden düzeltemiyoruz?
12 Ocak 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımcı güvenli limanlara sığındı
12 Ocak 2025
Ali Eyüboğlu
Burak Kut: ‘‘Hayatım mucizeler, iniş ve çıkışlarla dolu’’
12 Ocak 2025
Güldener Sonumut
Trump Avrupa’yı stratejik otonomiye mi itecek?
12 Ocak 2025