İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hiç merak buyurmasın.
“Şu bilinsin ki, 75 milyon vakur ve sessiz yığının silahına da gerek yok, sadece birer tükürüğü o 75 bin haini yok etmeye yeter ve yetecektir” şeklindeki sözleri, yeni bir “hamaset şaheseri” olarak, tarihteki mümtaz yerini alacaktır.
Gençler bilmez belki.
“Hamaset” ne demek?
Türk Dil Kurumu’na göre, “Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım” demek.
Özetlersek:
Boş laf!
Sorular peş peşe geliyordu.
“Mehmet Ali Ağca’nın kılığına girip, Papa’yı sen vurmuşsun. Doğru mu?”
Şaşkındım.
“Sivas’ta Madımak Oteli yakılırken, kalabalığın içinde sana benzeyen biri var. Bak işte... Kafası kel. Tıpkı sen. Elindeki ne? Benzin bidonu mu?”
Ter boşanıyordu her yanımdan.
“Çakal Carlos’la ilişkin ne? 29 Mart 1982 tarihinde Paris-Limoges seferini yapan Le Capitole treninin 18 numaralı vagonuna, Austerlitz garında bombayı sen mi koydun? Bomba saat 20:40’ta Ambazac kasabası yakınlarında patladığında neredeydin?”
Ulen neredeydim sahi?
Dakika 24. Milliyet Gazetesi’nde yazıldığı şekliyle pozisyonu aktarıyorum:
“Orta sahada yapılan bir faulün ardından Galatasaraylı futbolcular, hakem Cüneyt Çakır’a itiraz etmekle meşgulken, Trabzonspor beklemeden oyuna başladı ve Burak’ın attığı golle 1-0 öne geçti.”
İzleyenler de gördü zaten.
Galatasaraylı Engin’in hareketine hakem faul verdi o dakikada.
Engin kendini yere attı, tepinmeye başladı.
Melo’nun kolları her zaman olduğu gibi havada, hakeme bakıp, sallıyor.
Teknoloji geliştikçe çok şey gibi milletvekillerinin Meclis’teki performanslarını izlemek de kolaylaşıyor.
Yeni Asır’dan Onur Çakır geçenlerde İzmir milletvekillerinin altı aylık değerlendirmesini yaparak, kimin “yazılı ve sözlü” kaç soru önergesi verdiğini, kimin kaç kanun teklifinin altında imzası olduğunu sıraladı.
Bir kere şunu bilelim.
Kanun teklifi vermek iş değil.
Mesele o teklifin yasalaşıp, yasalaşmamasıdır ki; güçlü tek parti iktidarlarında özellikle muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin verdiği bir kanun teklifinin yasalaşması, neredeyse mümkün değildir!
Yasalaşanlar, çoğu kez kanun tasarılarıdır ki; onlar da Bakanlar Kurulu kararı ile Meclis gündemine gelir.
* * *
Başlığı görünce epey gırgır bir yazı okuyacağımı sandım.
Çünkü başlık, Aziz Nesin’in kitaplarından fırlamış bir cümle gibiydi:
“Çeşme’de yangından sonra dağa dikilen ağaçlara ceza yazıldı!”
Oysa Ali Ellikci, gayet ciddiydi.
Milliyet Gazetesi’nin internet sitesindeki blogunda, 2008 yılının Haziran ayında Ildırı’da başlayan, Alaçatı’ya ve Reisdere köyüne kadar yayılan yangını anımsatıyordu önce.
Kül olan zeytin, çam, badem ve incir ağaçlarını; o yörelerde oturan insanların yaşadığı büyük korku ve üzüntüyü anlatıyordu.
Gelen elektronik postayı “Halkımıza Uyarı” başlığı taşıdığı için ve tepesinde “Adalet Bakanlığı” yazdığı için önemsedim.
İçeriği ise gerçekten önemliydi:
“Son günlerde karşılaşılan, sosyal sağlık tehdidi oluşturan, halka açık yerlerde kötü niyetli şahısların; hepatit ve türevleri, AIDS gibi bulaşıcı hastalık dağıtma girişimleri ile ilgili istihbaratlar alınmış ve bunların tüm yazılı, görsel basın ve internet aracılığıyla en hızlı şekilde halkımıza iletilmesi zorunluluğu doğmuştur.
Bu nedenle:
-Sinema, tiyatro, konser salonu gibi kalabalık izleyici kitlesine sahip kapalı alanlarda, bizlere ayrılan koltuklara oturmadan önce, ışıklar henüz yanıyorken, koltuklarımızın üzerini kontrol etmemiz,
-Halka açık ankesörlü telefonları kullanırken jetonumuzu geri almamız sırasında jeton iade gözüne elimizi dikkatlice ve kontrol ederek sokmamız,
Arkadaşı tanımam, etmem. Fakat haber... Şu haber:
“Ak Parti’den istifa ederek yaklaşık 3 bin kişiyle birlikte CHP’ye üye olan Durak Karabulut, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ‘örgütlerden sorumlu’ danışman olarak atandı.”
Bütün gazetelerde, internet sitelerinde yer alınca bu haber, haliyle merak ettim:
Durak Karabulut kim ola ki?
Madem bir haberle başladık, başka haberlerle devam edelim.
Tarih, 9 Şubat 2008.
“DSP Ankara İl Başkanlığı, yerel seçimler öncesinde ‘ev ziyaretleri’ projesini hayata geçirdi. DSP Ankara İl Başkanı Durak Karabulut’un da yer aldığı ziyaretler, yıl boyunca sürecek.”
Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’daki turizm acenteleri, turistlere “en ünlü yolsuzluk davalarına” konu olan mekânları gezdirmeye başlamış.
Madem ilgi çeken bir uygulama bu, sadece yolsuzlukla değil, çok daha beter olaylarla anılan yerleri de, kapsam içine al, Türkiye’ye uyarla.
Üstelik çok şanlıyız bu konuda!
Gelenleri 7 gün 24 saat gezdirsen, düzenlenecek tur bir yılda bitmez.
Misal Sivas.
Götür turistleri Madımak Oteli’nin önüne, ballandıra ballandıra anlat:
“2 Temmuz 1993 günü burada binlerce kişi toplandı. Bağıra çığıra oteli yaktı. Tam 35 kişi öldü içeride. İyi bakın. . . Böylesini başka hiçbir yerde göremezsiniz!”