İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hiç merak buyurmasın.
“Şu bilinsin ki, 75 milyon vakur ve sessiz yığının silahına da gerek yok, sadece birer tükürüğü o 75 bin haini yok etmeye yeter ve yetecektir” şeklindeki sözleri, yeni bir “hamaset şaheseri” olarak, tarihteki mümtaz yerini alacaktır.
Gençler bilmez belki.
“Hamaset” ne demek?
Türk Dil Kurumu’na göre, “Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım” demek.
Özetlersek:
Boş laf!
Eğer aksi olsaydı, başta PKK terörü olmak üzere bütün sorunları “tükürükle” çözmek mümkün olurdu!
* * *
Örnekse, bir başka terör.
Trafik terörü.
Her yıl binlerce insanımız can veriyor.
Öyleyse herkes tükürsün gelip, geçtiği yola...
Böylece, bu dert de bitsin!
* * *
Veya kısa süre öncesine kadar can ciğer kuzu sarması olduğumuz Suriye’den, büyükelçimizi dahi gizlice kaçırmak zorunda kaldık ya.
Merak ediyor insan.
Beşar Esad’ın acaba kaç tükürüklük ömrü kaldı?
* * *
Diğer yanda Sayın Başbakan olası bir nükleer felâketi önlemek için kapı kapı dolaşıyor.
İranlı yetkilileri nükleer silah yapmaktan vazgeçirmek için canını dişine takmış, uğraşıyor.
Sayın İçişleri Bakanı lütfen söylesin kendisine:
“Başbakanım boşuna yorulmayın, tükürün yeter!”
* * *
Bu arada, İstanbul’un ağaları, beyleri; İzmir’in yarattığı bir marka ve kurum olan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nı da yalayıp, yutmak istiyormuş.
Tamam.
Hey İzmirliler, hazır olun.
Bir, iki, üç...
Tükür!
* * *
Başta hayvan, haşarat olmak üzere bütün canlıların tükürüğünde bazı kerametler var aslında.
Nitekim...
Pasteur Enstitüsü’ndeki bilim adamları, genetiği insana yüzde 99 benzeyen fareler üzerinde yaptıkları deneylerde; bu hayvanların tükürüğünde “opiorfin” molekülleri bulmuşlar.
Düpedüz “antidepresan” yani ve dolayısıyla bizim tükürüğümüzde de var.
Harika.
Öfkeli kalabalıkların üzerine biber gazı sıkmaya gerek kalmadı bu durumda.
Bundan sonrası, polislerin tükürüğüne sağlık!
Beş yıldızlı yanlış!
Zehra Teyze, Foça’da komşum.
Yazın Foça’ya gelir, kışın İstanbul’a kızının veya oğlunun yanına gider.
Ama gün hesabı yaparsanız, yılın yarısından fazla Narlıdere’deki Dinlenme ve Bakımevi’nde kalır.
Her gördüğünde kızar bize, “Hâlâ ziyaretime gelmediniz, ağırlayamadım sizi” diye.
Merak edebilirsiniz.
Bir bakımevinde kalan kişi, konuklarını nasıl ağırlar?
Ağırlar çünkü o bakımevinin içinde “otel” bile vardır.
Efes Oteli kapandığında, bütün yemek takımları oraya götürülmüştü. Nostalji yapmak için de birebir üstelik.
Zehra Teyze yere göğe sığdıramaz kaldığı yeri.
Hele oraya yanlışlıkla “huzurevi” diyen olursa, onu ağzından çıkan lafa pişman eder.
Orası bir “cennettir” zira.
Ve işte orası, geçen gün “Yaşlılara beş yıldızlı zulümevi” başlığı ile Taraf Gazetesi’ne manşet olunca; cehenneme döndü!
Bu yanlış neden ve nasıl yapıldı bilmem ama şurası kesin ki, Taraf Gazetesi en büyük zararı kendine verdi.
Tek karelik balkon