BUGÜN bir Cumhuriyet Gazetesi alın ve birinci sayfanın sağ alt köşesine bakın.
Eğer yazısı yoksa...
Şöyle bir cümle okuyacaksınız orada:
“Mustafa Balbay 300 gündür tutuklu.”
Yarın gece saat 24’ü gösterdiğinde, kimileri şampanya patlatırken; bir hücrede geçen 301’inci gün bitecek, 302’inci gün başlayacak Balbay için.
Niçin?
Geçenlerde yine bazı sanıkların tahliye talebi görüşüldü Silivri’de.
Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ün, “Gazeteci Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve sendikacı Mustafa Özbek’in de aralarında bulunduğu sekiz sanığın tahliyesi yönünde oy kullanmasına” rağmen, diğer iki üye karşı oy verince, tahliye gerçekleşmedi.
* * *
Neden?
Karartılacak delil mi kaldı ortada?
Yoksa...
Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Mustafa Özbek’in, “ABD’nin Utah Eyaleti” (*) dışında bir yere ışınlanıp, kaçırılma kuşkusu mu var?
Ama benim başka bir kuşkum var.
İktidar, bu insanların içeride tutulmasını istiyor.
Çünkü özellikle Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’a, salıverilen diğerleri gibi “susturucu” takılması pek mümkün değil.
(Meselâ Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ü hatırlayın... Eskiden her konuşmasında esip gürlerdi. Bir süre cezaevinde kalıp, bırakıldıktan sonra sesini duyan var mı? Yok!)
Sanırım bundan endişe ediyorlar.
Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’ın dışarı çıktığında “tozu dumana katmasından” korkuyorlar!
* * *
(*) Tırnak arasındaki adresi neden yazdığımı merak edenler, Soner Yalçın’ın “Bu Dinciler, O Müslümanlara Benzemiyor” kitabını bir zahmet okusunlar.
Soner Yalçın, kitabında, Utah’ta ikamet eden ilginç isimler... Türkiye sınırlarında başlayıp, Utah’a kadar uzanan izler... Utah’tan fışkıran ve Türkiye’de dal budak saran kimi açık, kimi gizli ilişkiler hakkında önemli bilgiler veriyor.
Ve bu sayede, yaşadığımız kaotik ortamda rol alanların pozisyonlarını anlamlandırmak, biraz olsun mümkün oluyor.
Suç işlemeye devam
Bu ifade tarzını sevmiyorum ama adresi en kısa yoldan ve açıkça tarif etmek için, “bir kısım basın” demekten başka çare de yok.
İşte o bir kısım basında, hepsi de “imzalı” yani “özel haber” diye verilen olayı “suç işlemeyi” göze alarak aktaralım:
“Arınç’a suikast şüphesiyle yakalanan iki subayın bilgisayarlarının silindiği anlaşıldı.”
Mesele özetle böyle.
Böyle de “kozmik odalarda” araştırma halen sürüyor.
Görevli hâkim içeride.
İçerdeki bilgiler dışarıda!
Oysa...
Devam eden bir soruşturma hakkında yazıp, çizmek tek kelime ile:
SUÇ.
Durum herkesin malumu olmasına karşın, belli ki bu haber de, yine “belli bir merkezden”, yine “belli kişilere” servis edilmiş.
Yine ve yani ve de maalesef, “bazı kamu görevlileri” bazı gazetecileri suç işlemeye azmettirmiş!
Diğer yandan yazılanlar doğru mu? Doğruysa hukuken bir anlam taşıyor mu?
Yargı günü geldiğinde kararını verir.
Fakat çoğu kez olduğu gibi ya doğru değilse ve uygulanan tipik bir “çamur at izi kalsın” taktiği ise...
Bunun hesabını kim, kimden soracak?
Tek karelik İzmir