Süt kuzu mevsimi geldi. Kokoreçler zaten lezzetliydi. Lezzetleri ikiye katlandı. Güzel İzmirimin şahane yemeğidir kokoreç. Geçenlerde Çamdibi’nde babamı ziyaretten dönüşte uğradım, eski dostum Kartal Kokoreç Sofrası Şaban Usta’ya. (Folkart Life Bornova karşısı) Hızlıca bi çeyrek diye girdim içeri, ancak üç çeyrek yiyip öyle çıkabildim. Neyse ki, ekmeklerin içi alınmıştı da kilomu koruyabildim...
Şaban Usta’yı çok eskiden tanırım. Taa arabasıyla kokoreç sattığı günlerden. İşinde titiz, eli lezzetlidir. Öyle olmasa, yıllarca Hürriyet Ege’deki eski Bölge Temsilcim Nedim Demirağ’ın da uğrak yeri olmazdı. Usta, şimdilerde dükkanını yanında yetiştirdiği oğlu Berkant’la birlikte yürütüyor.
Berkant Memiş de, babası gibi işinde titiz ve büyük bir keyifle yapıyor kokoreçlerini. Dedim ya, geçen gün bi çeyrek diye girdiğim dükkandan üç çeyrek yiyip çıktım. Yalnız, yediğim kokorecin yanında içtiğim şalgam suyunun da hakkını teslim etmem gerekiyor. Ben daha iyisini yaparım diye Adana’da arkadaşının yanında ona çıraklık ederek öğrenmiş Şaban Usta şalgam yapmayı. Bence gayet de güzel başarmış. Turşusunu da kendisi yapıyor. Yani anlayacağınız, Kartal Kokoreç Sofrası Şaban Usta’ya gittiğinizde her şey kendilerinin ürünü, ellerinin lezzeti.
0232 435 97 98
Ben Olsam...
Gastronomi meclisi kurardım...
Yemenin, içmenin, gezmenin, insanlara, şehirlere, ülkelere sağladığı güzellikler, kazanımlar ortada. Bi makarna için İtalya, kebap için Adana, Gaziantep’e seyahat ediyoruz. Tarih, sanat diye gittiğimiz her yerde güzel bir restoran, keyifli bir mekân arıyoruz değil mi?
İşte tüm bunları çok daha ileriye götürmek, Güzel İzmir’i bu anlamda daha da güzel şeylerle tanıştırmak için ben olsam; İzmir’de bir ‘gastronomi meclisi’ kurardım. Ama, öyle ileri gelenler gelsin otursun diye değil... İşin hakkını veren; bilen, gezen, gören insanlardan bir meclis kurardım. Ben olsam yapardım...