27.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Duygu Asena
FİKRET Bila ne güzel yazdı... Gaziantep'te iki tepsi baklava çalıp altı yıl ağır hapse mahkum olan çocuklar için ne güzel bir öneride bulundu. Engin Civan nasıl borçlu olduğu 62.5 milyar lirayı yıllar sonra, hem de değerinden kaybetmiş olarak ödeyip serbest bırakıldıysa, biz de çocukların çaldığı baklavaların parasını ödeyelim, onları da serbest bıraksınlar.
Genç radyodan aradılar, bu öneri üzerine bir kampanya başlatmışlar, bana da katılır mısınız dediler. "Tabii katılırım" dedim, "Baklavaların parasını verelim, dükkanın uğradığı maddi hasar 150 milyon liraysa, biz 300 milyon verelim, çocuklar da Engin abi'leri gibi kurtulsun."
Herkesin kafası allak bullak oldu bu ülkede. Devletini, hukukunu, adaletini asla eleştirmeyi düşünmeyip sonuna kadar savunan en radikal kafalar bile, ne diyeceğini şaşırdı. Diyorsun ki, "elbette insan bir suç işleyince cezalandırılmalıdır, suça göre bir ceza mutlaka verilmelidir..." Ama öyle suçlar işleniyor, öyle büyük suçlular dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşıyor, hatta itibar görüyor ki, insan "bir milyon liralık bir çek tahrifatı yapmış" sanatçının hapis yatmasına üzülür oluyor. Oysa bu da yakışıksız ve ciddi bir suç...
Ama İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan sorumlu Emniyet Müdürü'nün bir uyuşturucu kaçakçısının koruyucusu olduğunun belgelerini ele geçiren Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığını duyunca, bu gibi suçlara verilen cezalara tepki duyuyorsunuz elbette. Adı üstünde, "ADALET"... Burada hiç haksızlık olmamalı ki, insanlar da yaşadığı yerde gönül rahatlığıyla otursun, güven içinde yaşasın. Uyuşturucu kaçakçılarının adamı olmuş bir polis müdürünü havalimanındaki görevinden alıp polis okuluna atıyorlar. Adam Mercedes'te gezerek, (şimdi de Jaguar'ı olduğu söyleniyor) varlık içinde yaşayarak, sefa sürüyor ama Haluk Levent, bir milyon lira için hapis cezası alıyor... Göz önünde olduğu için, Sibel Can kaçak inşaattan yargılanıyor, Hülya Avşar fatura sahtekarlığı yaptığından, Merve İldeniz vücuduna bayrak sardı diye hapisleri isteniyor. Baklava çalan çocuklar altı yıl ağır hapse mahkum oluyor.
Evet bunlar suç, bir cezası da olmalı ama bu herifler, bu uyuşturucuyla, kaçakçılıkla, rüşvetle, dolandırıcılıkla, hatta cinayetlerle yargılanan ya da suçlanan herifler, ortalıkta dolaşıyor, hatta saygın makamlara getiriliyor ve bir de üstelik "Türkiye onlarla gurur duyuyor." E o zaman bizim de kafamız karışıyor, baklava çalan çocuklara işaret parmağımızı sallayıp "hııı, bir daha yapmayın sakın, çok ayıp" diyeceğimiz yerde, onların hırsızlıklarına sempatiyle bakıp kurtarmaya çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki Türkiye'de adalet mekanizması çok garip, hukuk sistemi çok acayip, çıkan kararlar haksız...
Neden her yıl sanatçıların kaç lira vergi ödedikleri gündeme gelir, tüm sanatçılar takibe alınır da, polisin, savcının, yargıcın mal varlıkları hiç takibe alınmaz? Bu insanlar devletin saptadığı azıcık maaşlarının çok üzerinde bir hayat yaşıyorlarsa, bu işte bir iş vardır diye düşünmek yanlış mı? Şu Yeşilköy Havaalanı polisi bu tür bir takibe alınsaydı, gerçek, Hollanda polisinin ihbarından daha önce ortaya çıkardı.
"Neden böyleyiz"in yanıtını ben bulamıyorum. Bakıyorum Meclis'teki "o adamlar" geç saatlere kadar çalışıp duruyorlar. Var olan durumdan ise tümünün haberi var. Öyleyse neden bu gibi yaraların sarılması için HİÇBİR ŞEY YAPMIYORLAR? Belki de çoğu çıkarı için orada bulunuyor ve var olan durumun sürmesi de onun çıkarına hizmet ediyor...
Kimbilir... Belki.
Yazara E-Posta: D.Asena@milliyet.com.tr