Afrika’da bir ay kaldı; 20 binden fazla fotoğraf çekti. Açtığı sergiden elde edecek gelirle, kara kıtadaki insanlık dramına bir nebze olsun çare bulmaya çaba harcıyor
Afrika.. Bu kez Somali ile gündemde.. Kuraklık ve kronik açlıkla savaşta her kesimden insan yardım için elini taşın altına koyuyor.. O da bu kıtada çektiği fotoğraflardan oluşan “Pamuk İpliğindeki Yaşamlar” sergisi ile UNICEF kanalıyla katkıda bulunuyor insanlık dramına... Afrika’da bir aya yakın kaldı, 20 binin üzerinde fotoğraf çekti. Orada insanların en yaşlısı 40’lı yaşlarda. Bir kadının 8-9 çocuğu var. Niye? Bari 1-2’si kalsın hayatta diye.. Belki sadece orada anneler çocuğuna tabağındakini bitir diye yalvarmıyordur.
Sadece Afrika mı? Hayır. Özlem Demircan’ı akla gelebilecek her yerde çekim yaparken görmek mümkün. Bir Microligt kanadında, on bin fitten atlayan bir paraşütte, bir dominatörün tepesinde, pamuk tarlasında, tren raylarında, deniz kıyısında, uçurumun kenarında, doğum odasında, nikah salonunda.
Çocukluktan beri
Özlem küçüklüğünden beri fotoğrafın içinde.. Babası eve küçük çapta bir karanlık oda kurmuş. İlk fotoğraflarını da babasının makineleriyle çekmiş.. Fotoğrafı hobi olarak yapan babasının aksine o meslek olarak seçmiş bu dalı. Üniversitede iktisat okumasına rağmen. Bornova Forum’da bir prodüksiyon firması var. 24 kişi çalışıyor. İşlerin yoğunluğundan İstanbul’da da şube açmış. Başta düğün fotoğrafları olmak üzere her tür fotoğraf işi yapıyor. Sıradışı ve eğlenceli düğün albümleri yapıyor. Her albümün bir öyküsü oluyor. Doğum fotoğrafları da öyle. Katalog çekimleri, reklam fotoğrafları, konser, etkinlik, moda fotoğrafları, ürün reklamlarında, Deniz Seki, Nilüfer gibi sanatçıların yapıtlarında imzası var.
Havadan fotoğraf çekmeyi sevdiği gibi uçmayı da çok seviyor. ”Bir kahve falında martı olup da uçabilir insan. Yeter ki korkmasın, yeter ki istesin. Paraşütle, balonla, uçakla, kanatla ya da sadece içindeki güçle, düşünceyle de uçabilir. Ben öyle yapıyorum” diyen sanatçı eşiyle de mesleği sayesinde tanışmış.
Eşi Çin’de deri işi yapıyordu. Ürünlerin tanıtımı için fotoğrafa ihtiyacı vardı. Özlem’i buluyor. Fotoğraflar çekiliyor, sıra teşekkür kahvelerine geliyor. O sıralar Özlem şimdilerde Takev’de okuyan kızıyla yaşıyordu. Aşk sarınca bacayı yaşamlarını birleştiriyorlar. Özlem fotoğraf için dünyayı gezip dolaşırken eşi de işleri için Çin’e gelip gidiyor.
Arada sırada kızının derslerine yardım ediyor. Hayat felsefesi “olumlu düşün olumlu ol.” Çevresindeki insanları 30 yaşından sonra seçmeye başlamış. İş esnasında çok titiz, çok gergin ve stresli.. Çalışmayan biriyle arkadaşlık etmez. Afrika anılarından birini anlatmasını istedim..
Doğa parkında
“Mikumi diye bir yaşam parkı var, Afrika’da.. Hava kararınca sıtma taşıyan sivrisinekler ortaya çıkıyor. Orada sabahın köründen hava kararıncaya kadar zebrası, fili, bufalosu bir sürü hayvan fotoğrafladım. Bir türlü aslan fotosu çekemedim. Türkiye’den binlerce km. yol gelmişim, bir daha ne zaman geleceğim. Afrika’dan aslan fotosu çekmeden de dönülmez. Saat 4.30 civarında buldum hayvanları ama uyuyorlar. Çektim, çektim ama uyanmıyorlar.. Uyansınlar diye yalvarıyorum. Dua ettim, Allahım birazcık yağmur ver diye.. Küt diye yağmur geldi. Bunlar kıpırdandılar, gerindiler falan derken birçok fotoğraf çektim. Ama artık yağmurun durması lazım, çünkü tüyler yapışmaya başladı, Bu kez dursun diye yalvardım ve durdu yağmur. Bir de dedim ki şöyle gökkuşağı üzerine denk gelse, ne de güzel olur. O da oldu, onu da çektim.”
Desenize altıncı hissi çok kuvvetli.. Depremi de önceden hissederse hiç şaşmayın...
Fotoğraf çekmek sadece deklanşöre basmak değil