Hani nasıl aşk’ı tam tarif edemezsiniz. Kelimeler kifayetsiz kalır. Onu da öyle tam anlamıyla anlatamazsınız. Bir yönünden söz edersiniz diğer yanı eksik kalır. Dört dörtlük bir insan. İzmir’in gururu bir hanımefendi
Yeniden beraberiz dostlar.. Eski yuvamızda, Milliyet’te. Şimdi “Ege’nin Renkleri” ile tekrar yuvaya dönmenin mutluluğunu yaşıyorum. Biliyorsunuz hem doktorum, hem de gazeteci. Her iki meslek de insana hitap ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olması değil fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmak. Cumartesi günleri bu köşeyle ruhsal ve sosyal yönünüze katkı koyabilirsek, hekim kimliğimizle olası hastalıklarınızın üstesinden daha kolay geliriz. Köşemizin ana teması insan. Onların bir kısmını tanıyor olacaksınız, belki bazılarıyla da bu vesile ile tanışacaksınız. İlk yazı önemli, kimi yazayım diye kafa patlatırken Müziksev’in açılış haberi düştü önüme. Evet, O’dur işte dedim.
Hani nasıl aşk’ı tam tarif edemezsiniz. Kelimeler kifayetsiz kalır. Filiz Eczacıbaşı Sarper’i de öyle tam anlamıyla anlatamazsınız. Bir yönünden söz edersiniz diğer yanı eksik kalır. Dört dörtlük bir insan. İzmir’in gururu bir hanımefendi. İlk Türk eczacısı dedesi Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın “kulağına küpe” olsun dediği ‘bu kentten aldığını bu kente vermelisin’ sözünü bu kadar mı güzel yaşatır bir insan. 26 yıldır İKSEV’le kentine hizmet ediyor...
Hiç durmadılar
İKSEV’i biliyorsunuz tabii ki. İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı. Uluslararası Festivaller Birliği’ne dahil İzmir Festivali’yle başladı etkinlikleri. Burslar verdiler. Beste yarışmaları yaptılar. Caz festivalleri gerçekleştirdiler. Kültür kongresi düzenlediler. Say sayabildiğin kadar.
Biraz da Müziksev’den söz edelim. Önce müziksever biri olarak isim çok güzel... İksev ve Müze kelimeleri bir başlıkta kotarılmış. Logo da harika. Murat Türkay’ı kutluyorum. Alsancak Garı’nın karşısındaki tarihi bina. Binanın tarihi Gar’dan da daha eski.. 1850’lere gidiyor. Levanten bir doktor yaşıyormuş evde. Ve bahçesinde klasik müzik dinletileri yapılıyormuş. Sonunda ilk kimliğine dönen bu binayı hayata döndürmek için Filiz Hanım ve arkadaşları az uğraş vermemeşler.
Neler var müzede? Güner Özkan tarafından bağışlanan geleneksel Türk sazları.. Daha önce hiç bilmediğim sazları Müziksev’de gördüm. Bu sazların yenilenmesi de başlı başına bir sorun. Onu da Ege Üniversitesi Devlet Konservatuarı Çalgı Yapım Bölüm Başkanı Veyis Yeğin ve öğrencileri halletmiş. Muşkara ailesinin bağışladığı ses kayıtları da burada. 8 bini aşkın CD, taşplak. Dr. Nejat Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’na katılan eserler, müzik kitapları velhasılı kelam müzikle ilgili her şey burada.
Filiz Eczacıbaşı Sarper’e dönelim. Müziksev’in açılış gecesinde yine sahnede sunucuyu yaya bırakacak kadar akıcı ve şiirsel konuştu; kağıda falan bakmadan. Her zaman olduğu gibi. Yaratan, yaşatan, üreten, şekillendiren, ses verdiren, titiz ellerin yaptığı enstrümanı anlattı.
Filiz Eczacıbaşı Sarper birçok ödülün de sahibi. Bunlardan birinin kültürel işbirliğinde önemli bir yeri var. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’nun takdir ettiği ve İzmir İtalyan Konsolosu Simon Carta’nın elinden aldığı “İtalyan Dayanışma Yıldızı Şövalyesi” ünvanı. Bu güzel ödülü de Müziksev bahçesinde almıştı Filiz Hanım.
Ya onun İzmir’e, bizlere verdiği ödüller. Elton John’dan Joan Baez’e, Ray Charles’dan James Brown’a, Sting’den Chris de Burgh’e birçok ünlü isim... Onlarca gencimize eğitim. Müziksev’le de yaşadığı kente ödül vermeye devam ediyor. Açılış gecesindeki bir öneriyi yürekten destekliyorum. Filiz Eczacıbaşı Sarper’in bir büstü Müziksev’in bahçesine dikilmeli.
Filiz Eczacıbaşı Sarper kimdir?
İzmir’de doğdu. İzmir Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra, koreoloji eğitimi almak üzere İngiltere’ye gitti. 1975 yılında Londra Collage of Choreology Yüksek Bölümü’nü bitiren Sarper, yurda döndükten sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde sahnelenen Sait Sökmen’in “Kurban” adlı balesini Benesh Dans Notasyonuna geçirerek Londra’daki Uluslararası Koreoloji Kütüphanesi’ne kaydettirdi. Eser, koreoloji kütüphanesindeki ilk Türk eseri olup, Sarper’e “A.I.Chor” ünvanı kazandırdı. 1977 yılından başlayarak üç kez Dünya Koreolojistler Toplantısında ülkemizi temsil etti. Çalışmalarını 1980 yılına kadar İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde sürdürdü. “Valpurgis Gecesi”, “Mezuniyet Balosu”, “Oluşum”, “Harika Mandrarin”, “Anılar”, “Kavak Yeli”, “Balanchine Armağan” adlı yapıtları yazdı. “Patenciler” ve “Giselle” balelerini Benesh Dans Notasyonundan sahneye uyguladı. 1985 yılında kurulan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın kurucuları arasında yer alarak ilk Yönetim Kurulu Başkanı Nejat F. Eczacıbaşı döneminde başkan vekilliği yaptı. Nejat F. Eczacıbaşı’nın vefatı üzerine İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi; halen bu görevini sürdürmektedir. Sarper, evli ve iki çocuk sahibi.
Kaliteden ödün vermemek lazım
* Çok zor bir iş yapıyorsunuz. Organizasyon yapmanın zorluklarını iyi bilirim. Hele ki İzmir’de.
Öncelikle en iyisini yapmak lazım. Hiçbir zaman belli bir çizgiden, belli bir seviyeden ödün vermemek lazım. Dürüst olmak lazım. Bağlantılarda sözünü yerine getirmek çok önemli. 26 yıllık süreçte sözünün arkasında durmanın artılarını gördüm. Ekibiniz de çok önemli.
*Artık siz bir şövalyesiniz.
Nişanın adı öyle. Benim de çok fikrim yok. İKSEV’in çalışmaları nedeniyle. Ülkelerle işbirliği içinde oluyoruz. Bizim caz festivali, İtalyan konsolosunun önerisiyle başlamıştı. Avrupalılık kültürünü pekiştiren bir etkinlik olarak start almıştı. Sanıyorum bu dostluğun yansıması olarak şövalyelik tarafıma verildi. Gurur verici tabii ki.
* İki evladınız var. Armut dibine düşmedi kendilerine başka yol çizmişler.
Oğlum babasıyla içecek sektöründe, kızım modayı seçti. Ama sanatçı bir aileden gelince genler de etkileniyor. Her ikisi de iyi birer sanatsever. Önemli olan da bu değil mi?
* Beylerbeyi Rakı’yı üretiyor eşiniz ve oğlunuz. İçkiyle aranız nasıl?
Hiç.
* Meşakkatli bir eğitim aldınız. Mesleğinizi yapamamanın bir üzüntüsü var mı?
Yok. Zaten sanatla iç içeyim.
* Eskisi kadar boş zamanlarınızda piyano çalmıyormuşsunuz.
Boş zamanım yok ki. İKSEV tüm zamanımı alıyor. Tatil günlerimi bile.
* Desenize IKSEV’le yatıyor, IKSEV’le kalkıyorsunuz.