Mourinho Fenerbahçe ile resmen masaya oturunca, futbolun çenesi düştü… Hayret ve imrenme bir yana; ağzı olan Portekizli’nin kariyeri, sistemi, ücreti, tazminatı üzerinden -ön yargılı veya safiyane- fikir beyan etmeye başladı.
Mesele budur işte… Fenerbahçe’nin gündemi avucuna alması.
Aslında Mourinho’nun hacmini, kapasitesini, konumunu tartışılmaz kılan parametrelerden önemli bir tanesi de nedir biliyor musunuz?..
Fenerbahçe tarihine çoktan kazınmış Aziz Yıldırım ve Ali Koç gibi iki dev başkanın “nihai” kapışmasından önce, yani “seçilmiş” belli olmadan “atanmış” ve başkan kim olursa olsun onay almış teknik direktör olmasıdır.
Tartışmak herkese anasının ak sütü kadar helaldir ama komplekse kapılmadan. Mourinho büyük bir hocadır. Fenerbahçe’nin büyüklüğü ise anlatılamaz.
Asıl önemli olan sayın Koç ve sayın Yıldırım’ın Fenerbahçe için aynı özveri senedinin altına imza atmasıdır.
Hatırlar mısınız; altı sene önce “gel beraber
Fenerbahçe geçen hafta Galatasaray’ı istediği kadar “heybetli ve şairane bir destan” ile devirsin, istediği kadar rakibin kutlamasını taziyeye çevirerek şampiyonluk yarışını son maçın son düdüğüne taşısın, “bir derbi ile yaratılan bahar, ancak bir hafta sürdü” işte!
Dün, şampiyonluktan uzak “çift haneli sezonlara” terfi etti Fenerbahçe.Ne kadar sürer kupasız sezonun derbi zaferi avunmaları; göreceğiz bakalım!
***
Buraya kadar, hayatın “gerçekleri”! Ama futbolun “hikayeleri” de var “duyguları” da…
Aslında “matruşka” gibidir zaferin ve kayıpların içinde, puanların, rekorların arkasında saklanan sırlar. Açtıkça, matruşka bebek gibi bir boy küçüğü ama bir o kadar da sağlamı çıkar. Ve her matruşkayı birileri mutlaka açar. Hem kazanan, hem kaybeden için geçerlidir bu kural.
Çünkü, şampiyonluk “varış noktasıysa”, Süper Lig “yolculuktur”. Yolculuk, bazen hedefe ulaşmak kadar önemli, bazen
“Şampiyonluk Galatasaray’ın avucuna değil kucağına teslim edilmiş, Fenerbahçe takımı futbol yerine mazlumu oynarken, tarihe muhteşem dönüş olarak yazılacak derbide, on kişi kalmasına rağmen sezonun son düdüğüne kadar şampiyonluğa ipotek koydu Fenerbahçe. Olur-olmaz ama teslim olmadı.
Neden?
Oynamaktan korkan yıldızlar nasıl silkinip ayağa kalktı? Fenerbahçe teknik direktörü nasıl özgüvenine kavuştu maçlara karakter koyar hale geldi? Fenerbahçe başkanı pes etmekten masaya yumruk vurabilecek duruma nasıl evrildi.
Kimse kusura bakmasın, sebebi “Aziz Yıldırım etkisidir.” Hani “Azizsilin” diye efsane bir ilaçtan söz ederlerdi ya; işte ondan bir doz geldi biz gelmeden!..
***
İmza; Fenerbahçe Genel Kuruluna umut ve vizyon koyup iktidara yürümek için yola çıkan Aziz Yıldırım yönetiminin akıl ve mücadele dinamosu Mahmut Uslu.
Kendi tabiri ile yollarda “artık dönün” diye boynuna sarılanları gördükçe, senelerdir onlarla birlikte kahroldukça, göreve sırt çeviremeyen Mahmut
Derbi değil sinir harbiydi. İşi bu hale getirip atmosferden nemalanan Fenerbahçe, günah keçisi Mert Hakan’dı. Bu derbi kazanılmışsa her Fenerbahçeli Mert Hakan’a saygı sunmak zorundadır. Tepki verdi adam.
Maçtan önce problem çıkaran, maçı daha başlamadan Fenerbahçe’yi on kişi bıraktıracak kadar geren Mert Hakan bu derbinin kahramanıdır.Tabi Galatasaray açısından olayın sanığı!
Unutmayın, bir mücadelede kimin kötü kimin etkisiz kimin yararlı olduğunu sonuçlar ve tarih gösterir. Birinin kahramanı, diğerinin hainidir.
45+dan başlayıp geri dönelim. Mert Hakan’a verilen faul kararı ve Galatasaray’ın kullandığı serbest vuruş, Arda Kardeşler, Hakem Kurulu, Futbol Federasyonu için iflasın ilanıydı. “Yesene bir gol” gibi bir girişimdi düdüklü adamdan.Biraz daha geri. Dakika 22… Hakemin henüz birinci dakikada çıkartmadığı kartının 12-22’de Djiku’ya toslamasıydı ikinci sarıdan kırmızı. Birinci palavraydı. Uzatmada verilmeyen King’in penaltısı ise kaymaklı ekmek kadayıfı ki, yabancı VAR hakemine
Örümcek kadar acımasız, sinsi, tuzakçı örgütün ağına düşürdüğü 2011 yılından beri toparlanamayan, on senedir şampiyonluk yerine sarıp sarmalandığı yapışkan kötülükten kurtulmaya çalışan Fenerbahçe’nin, yeni bir hüsran sezonu ardından Ali Koç ve Aziz Yıldırım gibi iki dev başkan adayına sahip olması, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü gösterir ancak…
Kim seçilirse seçilsin, para, karizma, vizyon, tecrübe dolu valiz, elinde ikisinin de.
Lakin, kaçınılmaz Ali Koç-Aziz Yıldırım hesaplaşması, biraz “kulağı tersten göstererek” biraz “alengirli sokaklara dalıp çıkarak” geldi nedense!
Çünkü “tavşanlık mı yaptı, yem miydi, bahane mi” anlaşılamayan; yoksa “Fenerbahçe’nin iyiliği için büyük kapışmayı kendisi mi organize etti” belli olmayan bir Sadettin Saran unsuru var olayın tam merkezinde.“
Ali Koç adaysa, Sadettin Saran aday değil, Sadettin Saran adaysa Aziz Yıldırım da aday. Sadettin Saran yok ama Ali
Herkes gülüp geçti ama Fenerbahçe takımı İsmail Kartal’ın ufukta şampiyonluk vaat eden “matematiğine” inanmış gibi oynadı ve kazandı.
Peki ne avantaj sağladı?.. Hiç!..
Elin muhtemel galibiyeti ile puan hesabı yapmayacaksınız demek ki. Kadıköy’deki Galatasaray derbisinde korkup beraberliğe yatmayacaksınız, Sivas’tan Konya’dan tek puana razı olmayacaksınız zamanında.
İrfan Can ve Osayi’nin yokluğunda maça sağ kanadı kırık çıkan Fenerbahçe, çareyi Djiku’yu altı numara, Ferdi’yi sağ bek yapmakta buldu ama önde Cengiz varken sağ kanat onarılmış sayılmazdı. 83’de çıkana kadar on kişi oynattı Fenerbahçe’yi Cengiz.
Hayal kırıklıklarından bahsetmişken; Crespo ve Lincoln’den vazgeçip Krunic’i alan, Zajc’ı bırakmayan Fenerbahçe “futbol aklının” hatalarını “itirafıydı” Kayserispor maçı. Maç önemliydi ama o aklın tercihi “önemli” adamlar kulübedeydi. Fenerbahçe kulübesine bakan yeni sezonda bavulunu toplaması gerekenleri görebilirdi.
Aslında
Süper Kupa’ya “vatanı- milleti-futbolu” düşünüp protesto için U19 ile çıkan Fenerbahçe, artık biraz da kendini düşünsün ve Galatasaray derbisinde aynı işlemi tekrarlayıp, hem sezonu ezeli rakibi karşısında ezilip fark yiyerek bitirmesin, hem de protestosunu derinleştirsin.
Namı yürüsün!
Çünkü rakibinin ivmelenip farkı açtığı sezonun son dönemecinde “Fenerkülçe” olmuş Fenerbahçe takımı!Konyaspor’un golü ofsayt olmasa durum daha da trajik hale gelecekti ama bu kadarı bile yetti milyonlarca Fenerbahçeliye…
Zirveye ve Süper Lig’e tutunmak gibi zıt yönlerde olsa da sezon itibarıyla her iki takım öylesine ağır “varoluş problemleri” içindeydi ki, özellikle ilk yarıda sahada futbolun “yok olup” yerini gerginliğe bırakması doğaldı.
Başta Konyaspor, Ali Çamdalı’nın oyuncu tercihleriyle iyice sertleşmiş, maçı hemen koparmak için ilk çeyrekte Fenerbahçe yarı sahasına yerleşmişti.
İlk yarının kalan süresinde Fenerbahçe
Aslında, yıkıcı rekabet içinde olmadan tam anlamıyla damardan mücadele ettikleri için, birbirlerinin en güvenilir “uzman eksperidir” Fenerbahçe ile Beşiktaş… Aralarındaki derbiler kimde ne eksik varsa açıkça ortaya koyup, yapılması gereken “dönüşümü/onarımı” dikte eden ekspertiz raporlarıdır.
Lakin bu kez “mal meydandaydı”!
Şimdiye kadar çok daha kötü kadroları olmuştu ama hiç bu kadar ırgalanıp, karıştırılıp umutsuz hale getirilmemişti Beşiktaş takımı… Sezon itibarıyla ayrı hocayla çıkmadığı derbi yoktu mesela. Bitkindi. Bezgindi.
Fenerbahçe ise üzgün...
“Üzgün ile bezginin derbisi” İsmail Kartal “sürpriziyle” başladı. En tecrübeli, en kariyerli, en çok gol atan takım kaptanı Dzeko, derbide kulübedeydi. Neden?.. Yakında çıkar kokusu.
Maça istekli ama rakip kale önünde ağır aksak başladı Fenerbahçe. İlk çeyrek biterken İsmail’in sakatlanıp çıkması -yerine “her daim vasat altı” Krunic gireceği için-