Dr. Emin Yeğinboy

Dr. Emin Yeğinboy

yeginboy@gmail.com

Tüm Yazıları

Son filmi Paterson ile şiiri adeta bir “persona”ya (kimliğe) dönüştürüyor.

Bunun için otobüs şoförü olarak çalışan Paterson’u seçiyor. Sade yaşamı içinde şiir yazmayı rutinleştirmiş bir kişi. Mesai öncesi küçük defterine günlük dizelerini yazar, direksiyon başında kelimeler kafasında uçuşur. Yolcularını dinleyip, gözlemlerken şiirleri yazmaya devam eder.

Yaşamı sakin bir akış içindedir, evde kurabiyeler yapıp satan, hayallerini gerçekleştirme konusunda oldukça girişken karısı Laura ve köpeği Marvin vardır.

Haberin Devamı

İşten sonra uğrayıp bira içtiği küçük bar, köpeğini dolaştırma rutinleri yaşamının değişmez parçalarıdır.

İçe kapanık, çok konuşkan olmayan kimliğinde, dışa vuramadıkları şiir olarak küçük ajandasında saklıdır. Onları ara sıra karısı ile paylaşır.

Jarmusch karakterini ve yaşadığı banliyö kentini, aynı adla senaryolaştırarak ikisi arasındaki paralelliğe vurgu yapıyor.

Her iki Paterson’da aynı oranda sessiz ve rutin. Her ikisi de sıkıcı denebilecek tekrarlarda yaşıyor.

Jarmusch entelektüel kimliğinde geniş yer ayırdığı edebiyat konusunda, sevdiği konuları, yazarları hep karakterleri üzerinden yansıtır. Bu kez şiiri yüceltiyor, Paterson’un yazdığı, kafasından geçen dizleri perdeye yansıtarak filmin bütününü şiirle donatıyor. Paterson’lu şair William Carlos Williams, yine aynı yöreden beat kuşağının ünlü yazarı Allen Ginsberg, komedyen Lou Castello’yu hatırlatıyor.

Farklı rollerle karşımıza gelmeye başlayan Adam Driver ,malum Star Wars oyuncularından birisi artık, sakin, içe kapanık Paterson’ı karaktere dönüştürüyor. Karısı Laura’da İranlı oyuncu Golshifteh Farahani enerjik, pozitif bir kimliğe hayat veriyor. Şiir sevmeyen köpek Marvin ise başlı başına bir karakter.

Sessiz sakin akışıyla seyirciyi içine alan bir film “Paterson”. Bir süre sonra otobüsteki yolculardan birisinin yerine geçiyorsunuz.

Beş maddede Jim Jarmusch

Amerikan sinemasında stüdyo oltasına takılmadan bağımsız kalmayı başarmış kendini kabul ettirmiş bir yönetmen Jim Jarmusch. Yaratıcı ve kendi denetimini özgürce büyük stüdyo yapımcılarına mecbur kalmadan yapabilen bir avuç yönetmenden birisi. Son filmi “Paterson”’un vizyona girmesi onu yakından tanımak için fırsat oldu.

Haberin Devamı

1.Bitmeyen Yollar: Jarmusch filmlerinde yolculuklar bitmez. Kimi zaman sıkıntıdan (Cennetten de Garip-1984), bazen eski sevgililere (Kırık Çiçekler-2005),Elvis tutkusuyla Memphis’e (Gizemli Tren-1989), yeni bir yaşam arayışıyla Tanca’ya (Sadece Aşıklar Hayatta Kalır-2014)yapılır.

2.Yabancılaşma: Dışarda kalmış, melankolik karakterleri çok sever. Her filminde yaşadığı topluma, gittikleri yerin kültürüne, birbirine yabancı karakterler karşımıza çıkar. Tesadüfen gerçekleşen karşılaşmalarda yabancılık uzayabilen geyik muhabbetleriyle aşılabilir. Mizah asla eksik değildir yaşamlarında.

3.Çok dillilik: Çok dillidir öyküleri, karakterleri Macarca, Fransızca, Japonca, İtalyanca konuşurlar. Oyunculuğun dilden çok beden anlatımıyla yapıldığına olan inancı yanında çok seyahat ederek hayal gücünü beslemesi onun yabancı dillere olan merakının temelini kurar. Her filminde en az bir dünya vatandaşı karşınıza çıkar.

Haberin Devamı

4.Boş sokaklar: Gecenin karanlığının üstüne çöktüğü boş sokaklar onun öykülerinin oyun alanıdır.” Dünyada Bir Gece”, “İçerdekiler”, “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır” hep böyle ıssız sokaklarda geçer.

5.İlham kaynakları zenginliği: En önemli kişisel özelliği kendisini besleyen kültürel referansları yalayıp yutmuş olmasıdır. Amerikan kültürünün can damarlarını, minimalist sinemanın kurallarını edebiyatla, müzikle, sokaktaki yaşamla ustaca harmanlar.