“Üzerimde kot pantolon ile ölmek istiyorum” -Andy Warhol
Gardırobumda hiç kot pantolon yoktur. Kot giymeyi oldum olası sevmemişimdir. Tabii konumuz benim giyim tarzım değil. Geçtiğimiz günlerde dünya satrancı kot pantolon yüzünden büyük bir kriz yaşadı. Dünya satranç şampiyonu ve son 15 yılın tartışmasız en iyi oyuncusu Magnus Carlsen, kot pantolon giydiği için Dünya Rapid (hızlı satranç) Şampiyonası’ndan diskalifiye edildi. Carlsen, Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) için, kibar bir şekilde çevirmek gerekirse, “lanet olasıca” tabirini kullandı (“F” ile başlayan İngilizce sözcükten bahsediyorum) ve bir daha FIDE’nin organizasyonlarına katılmayacağını ima etti… İpler kopma aşamasına geldiğinde FIDE geri adım attı ve Carlsen iki gün sonra kot pantolonuyla satranç masasındaydı.
İlginçlikler burada da bitmedi. Final maçında bir türlü yenişemeyen Norveçli Carlsen ve Rus rakibi Ian Nepomniatchi şampiyonluğu bölüşmeye karar verdiler; ilk defa iki Dünya Blitz (yıldırım satranç) şampiyonu olmuş oldu.
Hızlı tüketim çağında satranç sporu bir kabuk değişimi yaşıyor. Birkaç saniyeden fazla videolar izlemek bile zor gelen yeni nesil için bazen saatlerce hamle yapılmayan bir satranç maçını izlemek zulüm haline gelebiliyor. Bu yüzden daha sıkı zaman kontrolü olan 15 dakikalık “rapid” ya da 3 dakikalık “blitz” turnuvaları daha popülerleşti. Öyle ki beş kez Dünya (Klasik) Satranç Şampiyonu olan Carlsen, son iki yıldır unvanını korumaktan vazgeçti. Artık çoğunlukla hızlı satranç oynuyor, ya da online yayınlar yapıyor.
Bir kişi için kural değişmeli mi?
Carlsen’in resti üzerine kurallarda değişiklik yapılması satranç kamuoyunu ikiye böldü. Bir kesim kuralların herkese eşit uygulanması gerektiğini savunurken, diğer grup böyle bir teknik konu için satrancın ikonik ismi Carlsen’in kaybedilmemesi gerektiğini ileri sürdü. Carlsen’in röportajlarını, ileri gelen satranç yayıncılarını takip eden biri olarak benim görüşüm şu şekilde: öncelikle Carlsen bunu kasti yapmadığını belirtti. Ertesi gün kot giymeyeceğini hakemlere söylemiş olmasına rağmen, maçların arasında otele gidip üzerini değişmesi istenmiş. Burada biraz pragmatik hareket edilmesi daha doğru olurmuş; uyarı cezası verilerek konu kapatılsa ve o gün artık tahammül edilse bu kadar olay çıkmazdı. Bunu kot pantolondan hiç hazzetmeyen biri olarak söylüyorum. Sonuçta artık kot serbest bırakılmak zorunda kalındı ve açıkçası eski günlerdeki takım elbiseli kravatlı oyuncuların klas görünümü de kot pantolona yenik düşmüş oldu.
Türkiye’de satranç atağa geçiyor
Satrançtan konu açılmışken, ülkemizde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) başkanlığına yakın dostum Fethi Apaydın seçildi. Ayağının tozuyla büyük bir ulusal organizasyon düzenledi ve müthiş bir şampiyonaya imza attı. Başkan ile TSF’nin vizyonu hakkında konuştum.
Fethi başkan şunları söyledi: “Türkiye Şampiyonası’nda geçen sene 250.000 TL ödül dağıtılırken bu sene milli sporcularla yaptığım görüşmeler neticesinde ödül havuzu 1.250.000 TL olarak belirlendi. Söz vermiştik, ben de unvanlı bir sporcuyum, abartılacak bir rakam olarak görmüyorum. Turnuva ilk kez eleme formatında oynandı. Yıllardır yapılması planlanan fakat cesaret edilemeyen yeni konsept için tüm büyük ustaları davet ettiğim bir online toplantı gerçekleştirdim ve siz isterseniz yapacağız dedim. Büyük ustaların eleme sistemi talebi üzerine bu yıl turnuva yeni konseptiyle oynandı. Katılan tüm ustalar röportajlarında formatı çok beğendiklerini dile getirdiler. Geçmiş dönemde hayata geçirilemeyen format, turnuva canlı yayınlarını rekor izleyici sayısına ulaştırdı. Turnuva finalinde GM Mustafa Yılmaz’ı yenmeyi başaran GM Vahap Şanal 500.000 TL ödül kazandı.”
Başkan ile “off the record” Carlsen ile FIDE arasındaki gerginliği de konuştuk. Şöyle yorumlayabilirim: Apaydın önderliğindeki TSF, satrancın geleneksel dokusunu korumakla birlikte çağa da ayak uydurmak için yeniliklere açık olacak.