İsmail Özcan
Biz Türkler; yönetenleriyle, yönetilenleriyle heyecanlarının, galeyanlarının dozunu iyi ayarlayamayan bir halkız. Olağanüstü olaylar, gelişmeler karşısında soğukkanlılığımızı, metanetimizi koruyamıyoruz. Bu yüzden böyle dönemlerde yanlış kararlar alıyor, yanlış davranışlar sergiliyoruz. Bunların örnekleri çoktur. Biz burada yalnızca olağanüstü dönemlerde kamuya mal olmuş yerlerin, mekanların, tarihi ve kamusal yapıların isimleriyle kolayca oynanması durumundan söz edeceğiz.
15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasının bastırılmasından sonraki günlerde, “Boğaziçi Köprüsü”nün adının hükümetçe, “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” olarak değiştirildiği açıklandı.
Tarihi içeriğe sahip
15 Temmuz darbe girişiminde özellikle İstanbul ve Ankara’nın birçok yerinde darbecilerle halk karşı karşıya geldi. Bu sırada yine birçok yerde cesaret ve kahramanlık örnekleri verildi. Bu örneklerin verildiği yerlerden biri de Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu ayağıydı.
Darbecilerle halkın karşı karşıya geldiği en önemli noktalardan biri olan bu yer, halkın darbecilere direnişinin simgesi haline geldi. Buradaki direniş, gerçek bir kahramanlık olayıydı. Bu sebeple TV kanalları olay gecesinden bu yana burayı yeni görüntüler de katarak tekrar tekrar gösterdi.
Buradaki yiğit direnişi gösteren halk ve bu sırada şehit ve gazi olan insanlar her türlü övgüyü, her türlü minneti hak ediyor. Onların anılarını ebedileştirmek için çok şey yapılabilir ve yapılmalıdır.Ama bu, onlar için Boğaziçi Köprüsü’nün adını değiştirerek olmamalıdır. Çünkü “Boğaziçi Köprüsü” adı; İstanbul’a ait köklü, temelli, tarihi, coğrafi bir anlam ve içeriğe sahip. “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” adı ise bu kapsama, bu içeriğe sahip değil. Sanki bir nehir, bir akarsu üzerindeki bir köprüde ve çevresinde tarihi bir çatışma, bir savaş sırasında şehit olma durumunu çağrıştırıyor. Darbe direnişinde şehit olanlar için her iyilikte bulunulabilir; ama adıyla İstanbul’u simgeleyen bir eser üzerinden bu yapılmamalıdır. Genel olarak da kamuoyuna mal olmuş, önemli çağrışımlar kazanmış yer, mekan, eser isimleriyle oynanmamalıdır.
27 Mayıs İhtilalinden sonra “Beyazıt Meydanı”nın adı, ilk öğrenci ayaklanmalarının başladığı ve ilk can kaybının yaşandığı yer olması dolayısıyla ihtilalciler tarafından “Hürriyet Meydanı” olarak değiştirilmişti. Ama halk bütünü hiçbir zaman “Hürriyet Meydanı” demedi. Kimi Hürriyet Meydanı dedi; kimi de, hatta büyük çoğunluk “Beyazıt Meydanı” demeye devam etti. Çünkü yüzyıllara dayanan, tarihi çağrıştıran bir isimdi. “Hürriyet Meydanı” adı en fazla 20 sene dayanabildi ve 1980’lerde sessiz sedasız tarihi isme dönüldü. Bu halk yaklaşık elli yıldan bu yana çok doğru bir adlandırma olduğu için rahat bir alışkanlıkla söyleye geldiği “Boğaziçi Köprüsü” adından vazgeçmeyecek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” adı tutmayacaktır.
12 Eylül Darbesinden sonra darbe lideri Kenan Evren’in adı Türkiye genelinde birçok okula, başka kamu binalarına, caddelere, meydanlara verilmişti. Bugün hepsinin yerinde yeller esiyor. İşte bu nedenle olağanüstü durumlarda aceleci davranışlardan, gaza gelmelerden sakınmalıdır. Soğukkanlılığı koruyarak uzun vadeli düşünmeli, sıcak gelişmelerin heyecanıyla gelecekte problem yaratacak kararlar almamalıdır.
Son senelerde bilhassa yerel yönetimler tarafından politik, ideolojik nedenlerle birçok cadde, sokak, semt ve park adları da değiştirildi.
Her yerel yönetim bazı cadde, sokak ve parkların adlarını değiştirerek kendi politik ve ideolojik eğilimine yakın bulduğu devlet adamlarının, şair ve yazarların, sanatkârların isimlerini verdi.
Bunun sonu gelmez
Bir sonraki seçimde yerel yönetim değişince o da bunları kaldırıp kendine yakın isimler koydu. Bunlar da yanlıştı. Her görüş, her kanaat sahibi eline fırsat geçince isimleri çok önceden makul kriterlerle verilmiş yerlerin, mekanların, eserlerin adını değiştirmeye kalkarsa bunun sonu gelmez.
Herkes, her kesim, birbirinin önemsediği isimlere karşılıklı saygılı olmalıdır. Kamuya ait yer, mekan, yapı, eser adları ince eğirip sık dokuyarak uzlaşmayla konmalı; kapsayıcı olmalı;sudan sebeplerle de değiştirilmemelidir. Tarihi, coğrafi öneme sahip, kamuoyunca da üzerinde konsensüs oluşmuş adlara hiçbir nedenle dokunulmamalıdır.
Cadde, sokak, park, meydan, tarihi yapı adları yazboz tahtası malzemesi yapılmamalıdır.
İsmail Özcan
İsmail Özcan, Kastamonu’da doğdu. 1970 yılında İlahiyat fakültesinden mezun oldu ve öğretmen olarak göreve başladı. İstanbul’un resmi ve özel ortaöğretim kurumlarında 41 yıl fiilen öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. İsmail Özcan’ın din, dil ve edebiyatla ilgili 15’ten fazla yayımlanmış kitabı bulunmaktadır. 1985-2000 yılları arasında 8 yıl Milliyet’e, 5 yıl Posta’ya, 3 yıl da Sabah’a Ramazan yazıları yazdı. 1991’de Milliyet’e 400 sayfalık bir İslam Ansiklopedisi, Sabah ve Günaydın gazetelerine de bir düzine kitap ilaveleri hazırladı. Şimdilerde çeşitli ulusal gazetelere ara ara yazılar yazmakta ve kitap çalışmalarına devam etmektedir.