Prof. Dr. Hikmet Sami Türk
IV. DEĞERLENDİRME
1. Tasarı ile getirilen düzenleme, yaklaşık bir buçuk yıl önce 2.12.2014 tarih ve 6572 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yapılan düzenlemenin tam tersidir. Çünkü o Kanun’la Danıştay’daki daire sayısı 17’ye (m. 9 ile 2575 sayılı Kanun’dan değişik m. 13/I ), Yargıtay’daki daire sayısı 23’ü hukuk, 23’ü ceza dairesi olmak üzere toplam 46’ya çıkarılmış (m. 21 ile değişik 2797 Sayılı Kanun m. 5); Yargıtay’da ihdas edilen kadro sayıları 8 daire başkanı ve 121 üye olmak üzere toplam 129 (6572 sayılı Kanun’a ekli 3 sayılı Liste), Danıştay’da ihdas edilen kadro sayıları 2 daire başkanı, 37 üye, 23 savcı, 3 ve 6. derecede 25+25=50 tetkik hâkimi olmak üzere toplam 112 olarak belirlenmişti (6572 sayılı Kanun’a ekli 5 sayılı Liste). Yukarıda anılan kanunlarla istinaf ve temyiz, bölge adliye ve idare mahkemeleri konularında gerçekleştirilecek yeni yapılandırmalar belliydi. Eğer bu perspektif içinde hareket edilseydi, sorunsuz bir geçiş sağlanabilirdi.
Hâkimlik teminatı
2. Tasarı ile getirilen düzenleme, bir toplu azil işlemidir. Bu, Anayasa’mızda yargı bağımsızlığının temeli olarak görülen “Hâkimlik ve savcılık teminatı” ile bağdaşmaz. Bu kenar başlığını taşıyan 139. maddeye göre, “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz...” (f. I); 140. maddeye göre, “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.” (f. II). Yargıtay ve Danıştay hakkındaki 154 ve 155. maddelere göre, her iki Yüksek Mahkeme üyelerinin nitelikleri ve seçim usulleri, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.” (m. 154 sf, 155 sf). Aslında hâkimler ve savcılarla ilgili olarak mesleğe kabulden görevden uzaklaştırmaya kadar bütün işlemleri yapma yetkisi, Anayasa’nın 159. maddesine göre “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre” kurulan ve görev yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapıldığı için; şimdi kanunla yapılmak istenen işlem, bu yönüyle de Anayasa’ya aykırıdır.
‘Tenzil-i rütbe’
3. Azledilen Danıştay ve Yargıtay üyelerinden yüksek yargıdaki görevlerine tekrar seçilmeyenlerin istinaf mahkemesi olarak kurulan bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri üyeliklerine seçilmeleri öngörülseydi, Tasarı gerekçesiyle tutarlı bir düzenleme yapılmış olurdu. Oysa onlara verilmek istenen görev, Yargıtay ve Danıştay üyeliğinden sonra “tenzil-i rütbe” (rütbe indirimi) niteliğindedir. Yapılmak istenen düzenleme, bu yönüyle de Anayasa’ya aykırıdır.
4. Gerek 13. madde ile Danıştay Kanunu’na eklenen geçici 27., gerek 24. madde ile Yargıtay Kanunu’na eklenen geçici 15. maddeye göre “Seçilmeyen üyelerin atama veya seçim nedeniyle yürüttükleri görevler de bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle sona erer. Bu görevler için ikinci fıkra uyarınca yapılan seçimlerin tamamlanmasından itibaren on gün içinde atama veya seçim yapılır.” (geç. m. 27/10, geç. m. 15/IX). Tasarı Gerekçesinde verilen örneğe göre, hâlen Yüksek Seçim Kurulu üyesi olarak görev yapan bir üyenin yeniden seçilememesi hâlinde Kurul üyeliği, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona erecek, boşalan görevler için on gün içinde atama veya seçim yapılacaktır. Demek ki Anayasa’mızın 79. maddesine göre “seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, ...seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama...” görevlerini yerine getiren Yüksek Seçim Kurulu üyeleri de toplu azil kapsamındadır.
Yargı bağımsızlığı
5. Öyle anlaşılıyor ki siyasî iktidar, umduğunu bulamadığı, beklediğini alamadığı, “paralel yapı” içinde gördüğü yüksek yargı organları üyelerini tasfiye etmek istemektedir. Azledilen Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından beş gün gibi kısa bir süre içinde yeni seçim yapılacağının öngörülmesi, zaten tasarı hazırlanırken kimlerin görevlerinden uzaklaştırılacağının bilindiğini göstermektedir.
6. Tasarı’da Danıştay ve Yargıtay üyelerinin sayılarını üç yıl içinde yeni kadro sayılarına düşürmek için, “boşalan her iki üyelik için bir üye seçimi” yapılması gibi makul bir yöntem de öngörüldüğü hâlde (m. 13. ile Danıştay Kanunu’na eklenen geç. m. 27/17, m. 24 ile Yargıtay Kanunu’na eklenen geç. m. 15/XVI); işe toplu azille başlamak, hâkimlik ve savcılık güvencesi ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşamayan, Anayasa’mıza göre Cumhuriyetin değişmez niteliklerinden hukuk devleti ilkesine açıkça aykırı bir tutumdur (krş. AY m. 2, 4, 139, 140/II, 154 sf, 155 sf, 159/I, VIII).