Bizde ayrı sayılmaz bir kitap bir mihraptan,
Ki uğuldar kubbemiz “Oku!” diyen hitaptan.
Arif Nihat Asya
İsmail Özcan
Kastamonu’da doğdu. 1970 yılında İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu ve öğretmen olarak göreve başladı. 41 yıl fiilen öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. İsmail Özcan’ın din, dil ve edebiyatla ilgili 20 kadar yayımlanmış kitabı bulunmakta. 1985-2000 yılları arasında 8 yıl Milliyet’e, 5 yıl Posta’ya, 3 yıl da Sabah’a Ramazan yazıları yazdı.
27 Mart - 2 Nisan 2017, Türkiye’de “53. Kütüphane Haftası”. Ülkemizde geçmişi 53 yıla uzanan özel gün ve haftaların sayısı üçü dördü geçmez. Kütüphane Haftası, özel haftaların en eskilerinden biri olmasına, okuma yazma oranının da yüzde yüzlere dayanmasına rağmen Türkiye’de en düşük düzeyde dahi bir kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı oluşturulamamıştır. Bugün 80 milyonluk nüfusun içinde ciddi olarak kitapla ilgilenen ve okuyan insanların gerçek sayısı birkaç on bini geçmez. Kitap, Türk insanının ilgi alanının ve ihtiyaç listesinin en son sıralarında bile yer alamamıştır. Kitaba, okumaya, bilmeye, öğrenmeye, çağdaş bir kültüre sahip olmaya karşı ilgisizlik, kayıtsızlık toplumumuzun bütününün yumuşak karnıdır. Geçmişte de günümüzde de kitap edinme ve okuma kültürü çok sınırlı bir azınlığın tekelinde kalmıştır. Bu, toplum geneli için böyle olduğu gibi, bir şekilde mutlaka kitaba erişmesi, kitapla içli dışlı olması gereken öğretmen, akademisyen, imam gibi kamu görevlileri için de böyledir. Bunların içinde de kitap takip edenler, okuyanlar çok küçük bir azınlıktır.
Hâlbuki söz konusu kamu görevlileri bakımından ülkede ve dünyada aktüel, bilimsel, ekonomik gelişmelerden doğru dürüst haberdar olabilmek; ders verdikleri gençleri, vaaz verdikleri cemaatleri doğru aydınlatabilmek için iyi bir kitap okuyucusu olmak şarttır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, istihdam ettiği personel sayısı bakımından Türkiye’de en önde gelen kurumlardan biri. Birçok bakanlıktan daha fazla personele sahip. Günümüzde en ücra köylerde bile imam kadrosu bulunuyor. 25-30 sene öncesine kadar söz konusu yerlerde ilkokul öğretmenleri görev yaparken bu işi günümüzde imamlar yapmaktadır. Bu kadar geniş bir kadronun sadece mesleki yeterliliğinin değil, her türlü yeterliliğinin denetlenmesinin gerektiğine şüphe yoktur. Bu denetimlerden bir tanesi de bu insanların ülkede ve dünyada bilimsel, kültürel ve toplumsal gelişmeleri yakından takip edip etmedikleri ile ilgili olmalıdır. Diyanet personelinin söz konusu gelişmeleri takip edebilmeleri ise ancak kitap, gazete gibi yazılı ve basılı şeylerin iyi bir okuyucusu olmalarıyla mümkündür. Bu yüzden kitapla, gazeteyle, aktüaliteyle, kültür ve sanatla görevleri gereği en fazla ilgilenmesi gereken insanlar din görevlileridir. Müftüler, vaizler, imamlar cami cemaati denen bir toplum kesimiyle her zaman karşı karşıyadırlar ve hep iletişim içindedirler. Aralarında modern bir kavramla “interaktif” bir ilişki bulunmaktadır. Din görevlileri bu toplumda öğretmenlerden sonra en çok soruya muhatap olan insanlardır.
Aralarında her meslekten insanların bulunduğu günümüz cemaatlerine doğru bilgiler sunabilmek, sorularına tatminkâr cevaplar verebilmek için kitapları, gazeteleri vb. yazılı ve basılı şeyleri en başta ve en önde din görevlilerinin takip etmeleri gerekir. Daha açık bir ifadeyle din görevlilerinin çok okumaları, bu alanda toplumun diğer kesimlerinden daha önde olmaları beklenir. Oysa bu konudaki gerçek hiç de böyle değildir.
Türkiye’de din görelilerinin kitaba, gazeteye, okumaya, öğrenmeye, kültürel gelişmelere ilgisi ülke ortalamasının bir milim bile üstünde değildir. Özellikle diyanet personelinin en kalabalık kesimini oluşturan imamlar, namaz kıldırma görevlerini yerine getirdikten sonra memuriyet yükünü üzerlerinden attıkları düşüncesinin rahatlığı içinde tamamen başka işlere yönelmektedir. Birçok imam için imamlık ek iş haline gelmiştir. Temel meşguliyeti imamlık dışına kaymıştır.
Eğitimim, mesleğim dolayısıyla bu çevrelere yakınlığımdan kaynaklanan gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, bu ülkede esas görevlerine en az zaman ayıran, gerek mesleklerinde gerekse dil ve kültür alanlarında kendilerini geliştirme ihtiyacını en az duyan insanlar ne yazık ki imamlardır. Hâlbuki hem kendini geliştirmeye, hem de esaslı bir okumaya en rahat vakit bulabilecek insanlar imamlardır. Elbette her şeyde istisnalar olduğu gibi bunlar arasında da istisnalar bulunmaktadır. Ama genel durum ne yazık ki budur.
Diyanet İşleri Başkanlığının ağırlıklı olarak İslami konularda olmak üzere tarihimize ve kültürümüze ilişkin çok sayıda değerli yayınları bulunmaktadır. Diyanet mensuplarının büyük çoğunluğu, ama çok büyük çoğunluğu, personeli oldukları kurumun bu yayınlarından bile habersizdir. Çünkü bu alana hiç ilgileri yoktur. Mesela diyanet yayını önemli bir kitap olan ve bütün imamların mutlaka okumuş olması gereken Müspet İlim Yönünden Tevrat İnciller ve Kur’an adlı kitabı okumak bir yana duydukları bile şüphelidir.