Dr. Ebru Turhan kimdir?
Siyaset bilimci ve ekonomist Dr. Ebru Turhan, Sabancı Üniversitesi’nde Mercator-İPM Araştırmacısı olarak görev almaktadır. Uzmanlık alanları arasında AB genişleme politikalarının oluşumunda çıkarların ve normların rolü; İngiltere, Fransa, Almanya ve Yunanistan’ın Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci üzerine etkileri yer almaktadır. Ayrıca Turhan, Alman siyaseti, ekonomisi ve toplumu ile Türk-Alman ikili ilişkilerini de araştırmaktadır. Turhan, siyaset bilimi alanında doktora derecesini Köln Üniversitesi’nden almıştır. Ebru Turhan, Şubat 2006-Eylül 2013 arasında Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Berlin Temsilciliği’nde çalışmıştır ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci kapsamında Almanya’da Türkiye destekçisi etkili bir kamuoyu oluşturmayı amaçlayan projeler yönetmiştir.
Son günlerde, Almanya’nın Türkiye’nin AB katılım sürecine yönelik tutumunda ilginç değişimler gözlemlenmekte. 22 Eylül’de gerçekleşen Almanya federal seçimlerinin öncesinde Alman hükümeti, AB’nin yaklaşık 3 yıl aradan sonra Türkiye ile yeni bir müzakere başlığı açmasına karşı çıkmış ve süreci bloke etmişti. Seçimlerin akabinde Almanya, sadece 22. faslın açılmasına yönelik vetosunu kaldırmayıp 23 ve 24 nolu fasılların da yakın zamanda açılması gerektiğini AB çevrelerinde vurgulamıştı. Almanya’nın tercihlerinde yaşanan değişim ve bu “u dönüşünün” zamanlaması, Alman hükümetinin Türkiye-AB ilişkileri konusunda geliştirdiği pragmatik yaklaşımla açıklanabilir.
SEÇİMLER VE TÜRKİYE
Seçimlerden önce Angela Merkel hükümeti, katılım müzakerelerinin AB’nin daha önceden söz verdiği şekilde geçtiğimiz Haziran ayında yeniden başlatılmasına karşı çıkmıştı. Almanya’nın 22. fasla yönelik vetosu, AB’ye üye ülkeler arasından sadece Hollanda ve Avusturya tarafından desteklenmişti. Ancak Almanya’nın AB içerisindeki ağırlığı sonucu, AB Dışişleri Bakanları, Alman hükümetinin önerisi doğrultusunda 22. faslın Türkiye İlerleme Raporu’nun yayımlanmasının ardından açılmasına karar vermişlerdi. Raporun açıklanması ise Alman seçimlerinin sonrasına bırakılmıştı.
Alman hükümetinin bu tutumu, seçim atmosferi ve Şansölye Merkel’in muhafazakâr seçmenleri memnun etme çabası çerçevesinde değerlendirilmeli. Merkel, Türkiye vetosuyla, Alman muhafazakârların partisinin geleneksel Türkiye politikası konusunda şüpheye düşmesini engelledi ve son dakikada yaşanabilecek oy kayıplarının önüne geçti. Almanya’nın vetosundan sonra, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, “Alman seçimleri iyi bir şey; fakat seçimler Avrupa’daki tüm olayları ileri bir tarihe atmamız için bir bahane olamaz” açıklamasında bulundu. Bildt, bu sözleriyle Türkiye’nin AB üyelik sürecinin Alman seçim kampanyalarının bir parçası haline getirildiğini üstü kapalı şekilde ifade etti.
ALMANYA-TÜRKİYE-AB
Almanya’nın vetosu ve AB’nin müzakereleri ertelemesinden sonra, AB/Almanya-Türkiye ilişkileri zayıflamaya başladı. Türkiye ve Almanya arasında giderek artan gerginlik nedeniyle, iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları karşılıklı olarak büyükelçileri görüşmeye çağırdı. Almanya seçimlerinden bir gün önce, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, üye ülkelerin ön yargılı tutumlarından dolayı Türkiye’nin belki de hiçbir zaman AB üyesi olamayacağını ifade ederek, hükümetin AB’nin ve özellikle Almanya’nın tavrından duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Öte yandan Türkiye, yeni hava savunma sistemi ihalesini AB ve ABD’yi baypas ederek Çin’e verebileceğini açıklayarak kritik konularda Batı’dan bağımsız hareket edebileceğinin sinyalini verdi.
SEÇİMLERDEN SONRA
Seçimlerin ardından Alman hükümeti, gerek seçim kampanyalarının bitmiş olmasını, gerekse Türkiye’nin Avrupa ve özellikle de Almanya’dan uzaklaşabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak müzakerelere yeniden başlanmasına yeşil ışık yaktı. Almanya, 23 ve 24 nolu fasılların da yakın zamanda açılması gerektiğini AB çevrelerinde vurguladı. 23 ve 24. fasıllar, yargı, temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarını kapsıyor. Bu hususlar, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin ivme kazanması ve ülkede politik istikrarın korunması için kilit önem taşıyor. Ülkede siyasi istikrarın sürdürülmesi Almanya için de son derece önemli. Günümüzde 5.300’ü aşkın Alman firma Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Gezi Parkı olayları sırasında Borsa İstanbul’un son on yılın en büyük günlük düşüşünü yaşaması ve Türk lirasının önemli derecede değer kaybetmesi, ekonomik ve siyasi istikrarın birbirine ne kadar bağlı olduğunu gözler önüne serdi. Piyasalarda yaşanan kaos, ülkede faaliyet gösteren Alman firmaların iş performanslarını da olumsuz yönde etkiledi. Bu nedenle, Alman Sanayiciler Federasyonu Türk hükümetini siyasi istikrarsızlığın ekonomik sonuçları konusunda uyardı.
Son dönemde hükümet hedefleri ve çıkarlar, Almanya’nın Türkiye-AB müzakerelerinin yeniden başlamasına yönelik tercihlerini belirledi. Merkel’in seçim öncesi ortamda muhafazakâr oyları güvenceye alma arzusu, 22. fasla yönelik vetoyu beraberinde getirdi. Seçimlerden sonra Alman hükümeti, müzakerelere yeniden başlanmasını AB/Almanya-Türkiye ilişkilerinde istikrarın korunması amacıyla destekledi. Almanya’nın çıkarları ve AB içindeki gücü, Türkiye-AB ilişkilerinin rotasını belirledi. Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olan Almanya, bugünlerde Türkiye’de siyasi istikrarın korunmasına önem vermekte. Bu nedenle, yeni Alman hükümetinin temel hak ve özgürlükleri konu alan fasılların bir an önce açılması için AB çevrelerinde kulis yapması olası görünüyor.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23 email: dusunce@milliyet.com.tr