Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ADNAN BOYNUKARA

Terörle mücadele konusunda, 90’lı yılarda uygulanan kimi politikaların olumsuz sonuçlarının şimdilerde ortaya çıktığı gözleniyor. Bunun en somut alanlarından birisi ise göç ve göçün olumsuz etkileridir. O yıllarda yaşanan göç ile PKK terör örgütünün kentleri terör alanı olarak kullanmaya başladığı son olaylardan dolayı ortaya çıkan göçün nedenleri farklı olmakla birlikte sonuçlarının benzer olma olasılığı yüksek.

Göçün nedenlerini uzunca konuşabiliriz. Ancak şu an bunun yerine, göçün sonuçlarına ve toplumsal yapıda neden olduğu tahribatlara odaklanmakta yarar var. Çünkü sonuçlar, nedenlerden daha yakıcı. Göç gerekçeleri farklı olmakla birlikte; İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Adana ve Mersin gibi şehir merkezlerinin çevresine yerleşmiş ve kendini sahipsiz hisseden ciddi bir Kürt nüfus var . Bu insanların yaşadıkları duygu hali rakamların ötesinde anlamlar taşıyor. Mevcut ruh halini; sahipsizlik, yalnızlık, çaresizlik ve umutsuzluk kavramlarıyla özetlemek mümkün! Bu duygu hali, kontrolsüz bir kitleyi ortaya çıkarıyor . Büyük kentlerin çevreleri, geleneksel kontrol mekanizmaları yok edilmiş insanlarla dolu. Terör örgütlerinin eleman devşirmek için odaklandıkları hedef kitle ise sahipsiz ve geleneksel kontrol mekanizmalarını kaybetmiş insanlar! Son yıllarda terör örgütüne katılanların büyük bir kısmının, büyükşehirlerin çevrelerinde yaşayan sahipsiz ve kontrolsüz alanlardan olduğuna ilişkin bilgiler de bunu teyit ediyor.

Haberin Devamı

Aile kontrolü

Bu atmosferde cevabı aranması gereken temel soru; “bahsettiğimiz kitleyi terör örgütlerinin hedefi olmaktan nasıl uzak tutabiliriz”? Yapılabilecek birçok faaliyetten bahsetmek mümkün. Ancak öncelikli olan, geleneksel kontrol mekanizmalarını onarmak ve yeniden tahkim etmektir . Bu alanda üzerinde durulması gereken ilk alan ise aile kurumudur. Çünkü bölgede ve genel Kürt nüfus arasında ailenin etkisi güçlüdür. Bu nedenle; toplumun örf ve adetlerinin ihya edilmesine yönelik çalışmalar, sahipsizlik/kontrolsüzlük duygusunu onarır ve toplumsal barışın tahkimine katkı sağlar.

Haberin Devamı

Kürt meselesinin içine girdiği evreye farklı bir ivme kazandıran önemli sorun alanlarından birisi de aile kurumudur. Kimileri farklı değerlendirse de, aile içi dinamiklerinin işlemesi ile toplumsal barışa arasında doğru bir ilişkinin olduğu açık. Çocuklar ve ebeveynler arasında oluşan sorumluluk paylaşımı ve bağlılık, bu sürecin belirleyici unsurudur. Buna karşılık Kürt meselesinin yoğun yaşandığı bölgelerde, terör örgütünün yürüttüğü, toplumu değersizleştirmeye ilişkin çalışmalarının, özellikle aile kurumunu hedeflediği biliniyor. Aile kurumunu etkileyen, hatta tahrip eden birçok faktörden bahsetmek mümkün. Bunların en önemlisi ise ekonomik sorunlardır. Çünkü ekonomik yoksunluk, aileyi bir arada tutan bağı zayıflamaktadır. İşsiz ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun olanların, aileyi bir arada tutması, var olan sorumluluk ve görevlerini sürdürmesi güçleşmektedir.

Yardım yeter mi?

Devletin, yoksulluk ve işsizlik sorununu çözmek için çabaladığı ve işsizlik verilerinin yönetilebilir bir noktada olduğu biliniyor. Ancak bu durum, işsizliğin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yetmiyor. Devlet tarafından yerine getirilen sosyal yardım çalışmaları ise bu sorunun neden olduğu olumsuzluğu gidermiyor. Kendi emeğiyle para kazanamayan kişinin, devletin verdiği para ile aile içinde saygınlık kazanmasını beklemek boş bir çaba! Çünkü aile bütünlüğünü sağlayan emek birliğidir, birlikte kazanmak ve birlikte harcamaktır. Devletin verdiği parayı birlikte harcamak değil! Bu nedenle de devletten aldığı sosyal yardımla yaşamaya çalışan kişinin aileyi bir arada tutması ve aile içinde ortaya çıkan olumsuzlukları yönetmesi beklenemez. Babaya veya anneye olan güveni kaybeden aile fertlerinin bir arada yaşamaları, dayanışma içinde olmaları, olumsuzluklara karşı birlikte hareket etmeleri ve aile içi şiddeti önlenmeleri düşünülemez. Dolayısıyla da; aile kurumuna güveni kalmamış çocuklar, her türlü olumsuz etkiye açık ve terör örgütlerinin hedefindeki kişilerdir.

Haberin Devamı

Ne yapmalı?

İşte cevabı aranması gereken temel soru bu. Bu, devlet ve ilgili kurumların üzerinde durması gereken temel bir konu! Çünkü kurumların büyük bir kısmı, göç etmiş/ettirilmiş bu kitleden habersiz ve dolayısıyla da ilgisiz! Bu nedenle de büyükşehirlerin çevresinde ve oldukça zor şartlarda yaşamak zorunda olan insanların terör örgütlerinin hedef kitlesi olmaktan çıkarılması için nelerin yapılması gerektiğine odaklanılmalıdır. Bu bağlamda, sosyal politikalardan sorumlu kurumlara, belediyelere ve toplumsal barış konusunda duyarlı olan STK’lara büyük sorumluluk düşmektedir. Kim ne derse desin, geleneksel kontrol mekanizmalarını, özellikle aileyi zayıflatan faktörleri ortadan kaldırmak ve bu kurumları yeniden tahkim etmek şarttır. Çünkü aile kurumunu güçlendirmek, istihdam olanağını artırmak, sahipsizlik duygusunu gidermek ve dolayısıyla da kontrolsüzlük sorununa çözüm bulmak, terörün önlenmesi için oldukça önemli!

ADNAN BOYNUKARA

1964’te Adıyaman’da doğdu. Farklı kamu kurumlarında çalışan Boynukara, 2009 yılından itibaren Adalet Bakanlığı’nda yüksek müşavir olarak görev yaptı. 25 ve 26 dönemlerde Adıyaman Ak Parti Milletvekili olan Boynukara, TBMM Adalet Komisyonu üyesidir.