İnal Aydınoğlu
İşadamı ve yazar İnal Aydınoğlu 1941’de Gaziantep’te doğdu. 1964’te İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. Kadıköy’de gayrimenkul üzerine aile şirketlerini yöneten İnal Aydınoğlu, 1961 yılında üniversitede okurken ticarete başlayarak, uzun yıllar gayrimenkul ticareti ve inşaat faaliyetleriyle de uğraşmıştı. “Hayat, ‘toplama’ ve ‘dağıtma’ dönemleri olarak ikiye ayrılır” diyen sempatik yazar, maddi ve manevi olanaklarını toplum ile paylaşmaya devam ediyor.
İnsan sevgiyle doğar, sevgiyle yaşar, sevgiyle var olur, hayata sevgiyle bağlanır. Sevgisiz kaldığını, sevgiden uzaklaştığını hisseden insanın hayatı susuz kalmış topraklar gibi kurur, çölleşir, çöl fırtınaları ile her gün ayrı yöne savrulan kumlar benzeri, tutunacak yer arar durur. Sevme ve sevilme umudunu kaybeden bir insan için yaşamı sürdürmek anlamsız bir yük haline gelir. İntiharların en büyük nedeni insanın sevgisiz kaldığını, hayatının anlamının kaybolduğunu düşünmesidir.
Doğduğumuz günden, öldüğümüz güne dek en büyük arayışımız sevgidir. Çünkü biz sevgiyle besleniriz. Ana rahminde annenin kalp atışlarını dinleyerek, varlığını ve sevgisini hissederek güven duyar, yaşama tutunuruz. Annenin şefkatiyle huzur bulur, sarılışıyla mutluluğa ulaşır, her dokunuşuyla sanki dünyaların bizim olduğunu hisseder, yaşamanın sevinç ve coşkusunu duyarız. Okula başlayınca sevgiyi öğretmende, gençlikte karşı cinste ararız. Evlilik, sevgide buluşmanın, sevgide birleşme ve bütünleşmenin umutlu bir arayışıdır.Sevgide birleşen eller ve gönüller hayatın güzelliğine kavuşur. Bir hadiste olduğu gibi ev mabede, hayat ibadet kutsallığına ulaşır. Çocuklarımızı, akrabalarımızı, dostlarımızı severiz ama sevgi gerçek hedefini tüm insanları sevdiğimiz ve karşılık beklemeden hizmet ettiğimiz zaman bulur.
Sevgi ve gerçek
Sevgi insanın özü olduğu gibi yaşamın da özü ve en önemli gerçeğidir. Hayatımızı gerçekler üzerine kurmadan ve gerçeklere uygun yaşamadan diğer insanlarla, birliğe, sevgiye ve dostluğa ulaşamayız. Sevgi gerçekler içinde yaşar. Sevgiyi gerçeklerden uzaklaştırıp riske atmamak gerekir. Büyük umutlarla kurulan birçok evlilik kısa süre sonra boşanmayla sonuçlanıyor. Boşanmak bir gencin yaşamında nasıl büyük maddi, manevi hasarlar yaratır bilir misiniz? Gençler sevgilerinin gerçeklere dayanamayacağı korkusu içinde evlilik öncesi dönemlerde gerçekleri birbirlerinden saklıyorlar veya gerçek dışı şeyler söylüyorlar. Oysaki gerçekleri korkmadan ortaya koyarlarsa ya ilişkiyi fazla ilerlemeden bitirir ve gerçekler dışında yürüyen bir ilişkiden daha büyük zararlar görmeden kurtulurlar veya ilişkinin gerçeklere dayandığını görür güvenli yürürler.
Sevmek çok kolaydır. İnsanlar birbirlerini sevsin, hayatları kolaylaşsın, güzelleşsin diye Allah sınırsız, ayırımsız ve koşulsuz olan tüm sevgisini bize vermiştir. Ruhumuz O’nun sevgisi, şefkati, merhameti ve yüceliği ile doludur. Fiziğimiz sevgiyle yaşamak için yaratılmıştır. Kalbimiz dakikada 70-80 kez tüm vücudumuza sevgi yayar. Kollarımız sevgiliye sarıldığı, muhtacı koruduğu zaman gerçek işlevine ulaşır.
Zorluk ve kolaylık
Gözlerimizi sevgi ışıldatır. Dilimiz sevgi sözleri söylediği zaman, kulaklarımız sevginin sesini duyduğu zaman görevini yapmış olmanın sevincine kavuşur. Hayatımız sevginin yüceliği ile olgunlaşır. İnsan sevgi içinde yürürse huzuru ve mutluluğu bulur; daha çok sevebilmek için yolu aydınlanır.
Huzur, mutluluk, sevinç ve coşku yalnızca sevginin egemen olduğu yerde insana yoldaş olur. Sevgi dolu bir kalpte haksızlık, hukuksuzluk barınmaz. Diğer insanların görüşlerine, düşüncelerine, sözlerine ve fikirlerine en derin saygı duyulur. Sevgi dolu bir insan kavga istemez, mücadeleye olanak tanımaz, yaptığı işte, söylediği sözde yanlışa yer bırakmaz. Eğer hayatınız sevgiyle akıyorsa, yolunuz doğru ve aydınlıktır; evrenin doğal akışı içinde en doğru şeyler kendiliğinden önünüze gelir. Sevgiyle dolu insan engelsiz yaşar, önüne çıkan engelleri kolay aşar.
Hayatın zorluğu, sevgiye koşullar koyduğumuz, ayırım yaptığımız ve sevgimizi gölgeleyecek şeylerle uğraştığımız, bağımlılıklar edindiğimiz zaman ortaya çıkar. Evrende görevi, işlevi ve yararı olmayan hiçbir şey bulunmaz. Ancak biz, kendi ayırımcı düşüncemizle onları sınıflar iyi, kötü, yararlı, zararlı, güzel, çirkin diye sıfatlar veririz. Kendi değerlendirmelerimizle hayatımızı zorlaştırır, bizce iyi, güzel, yararlı olanı ararız. Kendimizi hâkim, savcı zanneder insanları yargılar, suçlar, hükümler verir, ilişkilerimize koşullar koyar, hayatımızı her gün biraz daha zora sokarız. Sevip, sarılıp insanlarla birlikte olmak dururken, kıskanır, kavga çıkarır, kin tutar, küs kalırız. Esirgemeden vermek, paylaşmak, cömert davranmak yerine hesap yapar, karşılık bekler, hasisleştikçe hasisleşiriz; sevgimizi gölgeleriz. Kinin, kıskançlığın, korkunun olduğu yerde sevgi yaşama lezzet, güzellik ve zenginlik katacak ortamı bulamaz.
Gölgede kalmamalı
Sevgi gölgede kalıp geriye çekildikçe yaşamda aklın ve çıkarın egemenliği artar. Sevgi ve akıl dengesinin bozulması başta hak, hukuk, adalet olmak üzere toplumdaki dengeleri bozar. İnsana özgü yeteneklerimiz ve güçlerimiz sevgi, şefkat ve merhametle aydınlanırsa hayra, hizmete, rahmete ve berekete doğru yol alabilir. İnsan aklıyla ampulü bulup dünyayı aydınlatabilir, hastalıklara şifa bulabilir.Sevgisiz ortamlarda kavga, mücadele, şiddet içinde yaşayanlar ise dünyayı savaşlara atabilir, hatta atom ve hidrojen bombalarını bulup dünyayı acılara boğabilir.
Sevgi yaşamın her yönünü etkileyen yüce bir duygudur. Sevilen bir şeye veya insana bağlı olmaktan çok öte bir şeydir, insanın özüdür. Sevgi içinde yaşayan insanın kalbi, tüm evrene, her şeye, her varlığa tüm insanlığa açıktır. Kendini odak noktası yapmaktan uzak durur, odağında diğer insanlar vardır. Sevdiği her şeyin, her insanın iyiliğine, gelişmesine, ilerlemesine yönelir. Kendinin olduğu kadar başka insanların da ruhsal erginlik ve olgunluk yolunu paylaşması için çalışır. Sevginin yüce bir ruhsal değer olduğunu bilir; hak, hukuk, adalet, şefkat, merhamet ilkeleri içinde erdemli bir yaşam sürdürür. Sevgiyi gelişme yolunda heyecan verici bir kaynak olarak görür. Sevgiyle zenginleşen insanın, insana özgü değer ve yetenekleri ruhun aydınlığı içinde hızlı gelişir, yaşamını güzelleştirir. Severek, sevilerek yaşamak hayatın en kolay yoludur.