Mehmet Şakir ÖRS
1979 yılında Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu. Uzun yıllar görev yaptığı Tariş’te yönetici olarak çeşitli görevlerde bulundu. Gazetecilik yaptı, iletişim ve halkla ilişkiler alanında çalıştı. Eşi Prof.Dr. Ferlal Örs ile birlikte İletişimevi’ni kurdu. Çeşitli ekonomik, sosyal ve kültürel konularda yayımlanmış çok sayıda kitabı ve kazanılmış ödülü var. CHP İzmir İl Yöneticiliği yaptı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevinde bulundu. Halen İZFAŞ Genel Müdürü olarak görev yapıyor. Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesi.
Ünlü ozanımız Cahit Sıtkı Tarancı, o çok bilinen ve sevilen dizelerinde “Memleket isterim / Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun / Olursa bir şikâyet ölümden olsun” diyor.
30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, biz de yurttaş olarak, seçmen olarak, yaşamanın sevmek gibi gönülden olduğu memleketler, şehirler istiyoruz...
Peki, böylesi bir özlemi, yaklaşımı nasıl hayata geçirebileceğiz? Kentlerde yaşayanlar olarak beklentilerimizi örgütlü taleplere dönüştürebiliyor muyuz? Yerel yönetimler ve yerel yöneticiliğe soyunanlar, acaba beklentilerimizi karşılamaya hazır mı?
Elbette bu sorular daha da çoğaltılabilir. Bütün bu soruların ve arayışların temelinde, kentin ve kentlilerin örgütlenmesi sorunsalı yer alıyor.
KENT SOSYOLOJİSİ
Türkiye, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde yeni bir durumla karşı karşıya. Son dönemde yapılan yasal ve yönetsel değişikliklerle, ülkemizin belli başlı 30 kentinde büyükşehir statüsü hayata geçiyor.
Türkiye nüfusunun yüzde 77’si bu büyükşehirlerde yaşıyor. Bu çarpıcı rakam, seçimin yazgısının bu şehirlerde yazılacağını ortaya koyuyor.
Kentleşmenin hızlanması ve nüfusun, seçmenin büyük kentlerde yoğunlaşması, örgütlülük ve örgütlenme konusunu da beraberinde getiriyor.
Günümüzde modern yaşam, örgütlü yaşamdır. Kentler de bu gerçeğe göre örgütlenmelidir. Hayatın şekillenmesi, insan ilişkileri, kentin ve kentlilerin gereksinimleri, bunların karşılanması, hep bu örgütlülüğün işlevleri arasındadır.
Kent sosyolojisi üzerine önemli çalışmalar yapan, kendisini rahmetle ve saygıyla andığımız, İzmirli hemşerimiz, değerli sosyal bilimci Prof. Dr. Mübeccel Kıray, daha 1970’li yıllarda kent örgütlenmesi gerçeğinin altını çiziyor. Bu gereksinim, günümüzün hızla büyüyen, merkezileşen ve kalabalıklaşan kentlerinde daha da artmıştır.
Son olarak yaşanan Gezi eylemliliği süreci, konunun ne denli ivedi ve yaşamsal olduğunu herkese göstermiştir. Günümüzün modern kentleri, artık her yönüyle örgütlü kentler olacaktır. Biz de bu gerçeğe dikkat çekmek üzere, çarpıcı bir söylemle ‘örgütsüz kent, kent değildir’ diyoruz.
DOĞRU BELEDİYECİLİK
Türkçeye kazandırdığımız yeni ve güzel bir sözcükle adını verdiğimiz ‘Yerelge’ isimli ve ‘Toplumsal Belediyecilik - Yerel Yönetimlerde Üretkenlik, Katılımcılık ve Toplumsal İlişkiler’ alt başlıklı kitabımızda günümüzde çağdaş belediyeciliğin toplumsal, katılımcı bir belediyecilik olması gerektiğini vurguluyoruz. Bu anlayışın temel ilkeleri olarak da çağdaşlığın, özgürlüğün, katılımcılığın ve dayanışmanın altını çiziyoruz.
Belediyecilik kamusal hizmet alanıdır. Kamu hizmeti insan odaklı olmalıdır. Kentlerde yerel yönetim hizmetlerinin merkezinde de insan vardır, kentli vardır. Yurttaş ve kentli asla ‘müşteri’ olarak görülmemelidir.
Toplumsal ve sosyal belediyecilik anlayışı, en geniş kesimlere adaletli ve hakça hizmet götürmeyi öncül ve temel görev olarak kabul eder. Kamunun, halkın, kentlinin çıkarlarını her şeyin üzerinde görür. Bu anlayışa koşut olarak üretken, verimli hizmet programları hazırlar ve kent planlamaları yapar. Doğayı ve çevreyi korur. Kentlerin tarihine, tarihsel ve kültürel değerlerine sahip çıkar. Saydamlığı temel ilke edinir. Böylesi bir anlayışla yönetilen belediyelerde ihaleler, satınalmalar, imar çalışmaları, kısacası tüm akçeli işler saydamdır. Başta kentlinin denetimi olmak üzere, her türlü denetime açıktır.
Sosyal demokrat belediyecilik, yerelden evrensele uzanan ve tüm kentlileri kucaklayan bir belediyecilik anlayışıdır. Toplumsal anlayışla yönetilen belediyeler aydınlanmanın yerel kaleleridir. Eşitliğin, özgürlüğün, toplumsal adaletin ve sosyal demokrasinin kaldıracıdırlar.
30 MART’IN MANİFESTOSU
Yazımıza şiirle başladık, şiirle bitirelim... Şiirin büyüsüne, görkemine, gücüne yürekten inanıyoruz...
Bugünlerde doğumunun 112’nci yıldönümünde saygıyla andığımız büyük ozanımız Nazım Hikmet, bakın o güzelim dizelerinde, bizim usumuzdan ve yüreğimizden geçenleri ne güzel seslendirmiş... Hem de daha yıllar öncesinde pek çok manifestoyu, bildirgeyi, Gezi eylemini özetlercesine...
“Evler tek katlı da olabilir, yüz katlı da / İş bunda değil / Yeter ki sokaklarımızı ezmesinler, yeter ki / Temiz, çevik, güler yüzlü görsünler hizmetimizi / Ağaçsız asfaltı sevmiyorum / Parklarda göller, göllerde ak, kara kuğular olabilir / Hatta ara sıra bando mızıka / Ama en önemlisi parklarda öpüşülebilmeli / Bankaları ve hükümet konaklarıyla övünen şehirleri sevmiyorum / Sevdiğim şehirler sağlık evleriyle övünenlerdir, / Çocuk bahçeleriyle övünen şehirlerdir”