Prof. Dr. Özcan Köknel
Prof. Dr. Özcan Köknel, 1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’ne asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlanmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.
(OECD) PİSA 2015 “Öğrenci Refahı Raporu” yayınlandı. On beş yaş düzeyinde programa katılan öğrencilerle yapılan yaşam esenliği (memnuniyeti) (Well Being) anket çalışmasına göre, Türkiye OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyor. Aynı araştırma on beş yaş düzeyindeki öğrencilerin üçte birinin yaşamlarından mutlu ve umutlu olmadıklarını ortaya koyuyor.
Duygular içgüdülerden, dürtülerden kaynaklanır. Esenlik, ilgi, sevgi, sevinç, neşe, umut gibi mutluluk yaratan haz veren duygudur. Benliğin, kimliğin, kişiliğin gelişmesini sağlar. Güven, bağımsızlık, özgürlük, saygınlık bilinci kazandıran, toplumsal, kültürel varoluşa biçim ve renk verir. Bu varoluşu ortak toplumsal kültür sağlar.
Ülkemizde yıllardır süregelen, insan hakları hukukunun üstünlüğü, yönetim, ekonomik sorunlar, işsizlik, göç, eğitim, öğretim, şiddet, terör sorunları yaşıyor. Bu sorunlar, bunlarla ilgili tartışmalar, ortak toplumsal kültürde çatışma, kargaşa yaratıyor.
Ortak toplumsal kültür içinde inançtan, Kuran’dan, hadislerden, tasavvuf anlayışından, yaşantıdan kaynaklanan yıllar boyu denenen, uygulanan “ortak akıl” ve “ sağduyu” bilinci, sorunların çözümünde yardımcı olabilir.Bilindiği gibi akıl (us) düşünme, anlama, kavrama gücüdür. Sağduyu, akla uygun, doğru düşünme, yargılama yeteneğidir.
Kuran’ın değişik surelerinde yaklaşık elli iki ayetle akıl, bilgi, aklın değeri, işlevleri yer almıştır. Kuran’da İsra Suresi 36. Ayet: “Ey insanoğlu! Bilmediğin bir şeyin ardına düşme…. Çünkü kıyamet gününde, kulak, göz ve kalp, işte bütün bunlar yaptıklarınızdan sorumludurlar.” Bu ayet aklın, bilginin, bilişsel işlevlerin oluşmasında algının önemini vurgulamaktadır.
Beyaz kâğıt gibidir
Bilimsel kuramlar algının, aklı, bilgiyi, bilişsel süreci oluşturduğunu belirtmektedir.
John Locket (1632-1704) göre, yeni doğmuş bir çocuğun zihni beyaz bir kağıt gibidir. (Tabula Rosa)
Duyu organlarına göre, işitme, dokunma, koku tat gibi dıştan düşünme, fikir, inanç gibi içten uyaranlar gelir. Bilinç, iletileri, uyaranları, verileri ayıklar, seçer, tarar, karar verir, değerlendirir, birleştirir, bilişsel düşünce sürecini oluşturur. Algı, doğanın toplumun bilişsel süreçlere yansımasını sağlar.
Mevlana Celalettin-i Rumi (1207-1273) altı ciltte yer alan 25 bin 700 beyitten oluşan Mesnevi’ de “Evrende maddi manevi ne varsa hepsi ‘varlık birliği’ (vahdet-i vücut) kaynağından beslenir” demiştir. Mevlana’ ya göre “Ruh ilimle dosttur. Akılla dost. Ruhun Arapçayla, Türkçeyle ne işi var.” “Sağ el ne diye kendi sol elini hor görür. İkisi de senin elin değil mi?” “Uğurlu ne demek, uğursuz ne demek?”
1990’lı yılların başında ortaya çıkan, gelişen, yayılan, küreselleşen popüler kültür yaklaşımı, olaylara, sorunlara “ortak akıl”dan, “sağduyu”dan yoksun, bilgiyi geçersiz sayan, gerçek dışı, sanal algıyla bakan bireyler yaratmıştır. Bu algı bilişsel işlevleri bozmuştur. “Halk tarafından tutulan”, “Halkın beğendiği”, “Herkesin hoşuna giden” Herkes tarafından tanınan” söylemlerini abartarak, değiştirerek, kimi söylemde vurgu yaparak, kimi kesimin ya da bireyin çıkarı doğrultusunda kullanmıştır. Bu durum çıkar sağlamak için ortama uygun, güçlüye göre farklı, öngörüden yoksun, gerçek dışı amaçları olan tutarsız kişilik rolleri yaratmıştır. “Akıl için yol birdir” demeyen “Akıl danışmayan” bu kişiler “Akıl dışı” davranışlar, eylemler yaparlar.
Alacakaranlıkta uçar
Toplumda, çoğunluk, olaylara, sorunlara çözüm ararken, bu kesim sorunları görmezden gelir. Çözüm arayanları, dışlar, ötekileştirir, suçlar, iblis, şeytan olarak nitelendirir. Bu durum toplumda çatışma, kargaşa, bilgisizlik, güvensizlik, kuşku yaratır.
Francis Bacon (1561-1626) Denemeler (The Essays) kitabında bilgisizliğin korku ve kuşku yarattığını, bireysel ve toplumsal güveni gücü yok ettiğini yaymıştır.
Kuşlar arasında yarasa ne ise, duygular arasında kuşku odur. Hepsi alacakaranlıkta uçar. Eşler birbirinden, çocuklar gençlerden, öğretmen öğrencilerden, işveren işçiden, işçi işverenden, devlet vatandaştan, vatandaş devletten, partiler, politikacılar, bütün kurumlar kuruluşlar birbirinden korkar, kuşkulanır. Özetle, bireyler, toplumlar, uluslar birbirlerinden kuşkulanır. Güven kaybolur.
Bu duruma düşmemek için, popüler kültürün gerçek dışı, sanal algının ürünü olan sorunları, “ortak akıl” “sağduyu” bilgi, bilim kullanan anlayışı yaratmaktır. Bu anlayış, mutlu, umutlu, gençleri, güçlü, güvenli toplumu sağlar.