PROF. DR. ÖZCAN KÖKNEL
Kaygı, elem veren, hoş olmayan, geleceğe yönelik endişe duygusudur. Korku, yaşanılan çağa, zamanın ruhuna, doğal ve toplumsal ortama göre kaygının biçim ve renk kazanmasıdır. İçeriği bireysel ya da toplumsal olabilir. Korkuların ortak paydası, ölüm ve yok olmaktır.
İnsanlık tarihi boyunca, bireylerde olduğu gibi, toplumlarda da kaygı ve korku çağları yaşanmıştır. Yirminci ve yirmi birinci yüzyılda, “kaygı çağı”, “korku çağı” kavramlarını kullanan, irdeleyen bilim adamı, felsefeci, politikacı, sanatkâr vardır. Kaygı çağı, Üçüncü Dünya Savaşı ve atom bombası korkusuyla başlamıştır.
1960 yılında ABD’de ekonomi uzmanı J.K. Galbraighyt, yaşanılan çağa “Kuşku Çağı” adını vermiştir.
Toplum bilimci Alvin Toffler, “Gelecek Şoku” “Üçüncü Dalga” kitaplarında toplumu eleştirmiş, başarısızlığın gerçeklerden kaçan kaygılı kuşaklar yetiştiğini yazmıştır.
İngiliz şair Auden (1907-1976) “Kaygı Çağı” dizelerinde toplumsal kaygıyı dile getirmiştir. Besteci orkestra yöneticisi Leonard Bernstein (1918-1990) “Kaygı Çağı” adında bir senfoni bestelemiştir. “Batı Yakasının Hikâyesi” “Kandid” operalarında kaygılı toplumun yaşantısını anlatmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Küreselleşme süreci, kaygı çağını, korku çağına dönüştürmüştür.
Terörün etkisi
Dünyada 1960’lı yıllarda “Küreselleşme” kavramı kullanılmaya başlanmış; 1980’li yıllarda kullanım alanı genişlemiş; 2000’li yıllarda anahtar sözcük, sihirli değnek değeri kazanmıştır. Toplumsal olarak küreselleşme, ekonomi, kültür, politika, siyaset, sanat alanlarında etkin ve yaygın, işbirliğini, değişimi öngörmüş, geleceğin kapılarını açacak bir girişim olarak kabul etmiştir.
1970’li yıllarda Türkiye’de terör örgütlerinin eylemi, çatışması başlamış, zamanla artmış ve yayılmıştır. Ortadoğu ülkelerinde ve ülkemizde, süregelen teröre, ABD ve Avrupa ilgisiz kalmıştır. ABD’de 11 Eylül 2001, Avrupa’da Almanya, Belçika, Fransa başta olmak üzere, birçok ülkede terör eylemleri olmuştur.
Terör korkusu, yalnız kalma, kalabalık, topluluk, açık ve kapalı alan, başkalarından kuşkulanma korkularına neden olmuştur. Küreselleşen terörün arkasında, büyük çoğunlukla Müslümanlardan oluşan terör örgütlerinin olması “İslam Korkusu”na yol açmış; Batıda Müslümanları dışlama girişimleri başlamıştır. Küreselleşmiş teröre ve terör korkusuna karşı Birleşmiş Milletler terörü tanımlayamamış; etkin çözüm önerileri getirmemiş; getirdiği öneriler uygulanmamıştır. Bu durum yeni terör örgütlerinin doğmasına, işbirliği yapmasına, terörün derinleşmesine, yayılmasına yol açmıştır.
Birçok ülke çıkarları doğrultusunda davranmış, kimi terör örgütlerine arka çıkmış, para ve silah desteği vermiş, gösteri, miting, toplantı olanağı tanımış, göz yummuştur.
Küreselleşmenin getirdiği kimi kavramlar ve teknoloji, korku çağının derinleşmesine ve yayılmasına neden olmuştur. Bunların başında popüler kültür yer almıştır. Popüler kültür, sanal olarak, özgürlük görüntüsü veren, özden yoksun, fanatik, yüzeysel eşitlik, özgürlüğe karşı baskıcı öğelerden oluşmuştur.
Boş inançlardan yararlanan, “Halkın beğenisine uygun” “Herkesin hoşuna giden” “herkes tarafından beğenilen” aldatmacasını kullanarak terör örgütlerine toplumsal destek sağlamıştır.
Jan Werner Müller “Popülizm Nedir?” ve “Popülizm Üzerine Yedi Tez” kitaplarında popülizmi, baskıcı, fanatik, çoğulculuk ve demokrasi karşıtı olarak tanımlanmıştır. Demagog söylemlerle toplumları etkilediğini vurgulamıştır. Terör örgütleri çözüm bulunamayan toplumsal krizlerde çatışmalarda popüler kültür ögelerinden yararlanarak, ayrımcılık, kışkırtıcılık yaparlar.
Sosyal medya
Terör örgütleri, şifreli haberleşme programı aracılığı ile eylem planları, programları yapmaktadır. Ülkemizde Bylock, Skype, Kakao, Talk, Aero, Bits Line, Soft Phone gibi, programlarla, kriptolu görüşmeler yapıldığı saptanmıştır.
Sosyal medyada terör örgütlerine destek veren, ayrımcı, kışkırtıcı paylaşımlar vardır. Ayrıca endişe, kaygı, korku, panik durumlarını aktaran toplumdan kaçma yollarını arayan paylaşımlar çoğunluktadır. Terör örgütleri, afiş, el ilanı, pano; gösteri, miting, toplantı; radyo, televizyon, sosyal medya; gazete, dergi, kitap; hatta film, dizi gibi iletişim yoluyla amaçları doğrultusunda ileti verirler. İnanç, etnik köken, yaşam tarzı ayrımcılığı yaparlar şiddeti kışkırtırlar. Gerçek dışı, sanal, soyut algı yaratarak toplumsal dehşet ve korku iletileri verirler.
Korku çağı başta ekonomi olmak üzere iş hayatında, üretimde, tüketimde, toplumsal ilişkilerde, iletişimde sorun yaratıyor. Çözüm için, devletin, hükümetin, parlamentonun bütün kurum ve kuruluşları ile çözüme odaklanması, uluslararası çözüme yönelik ortak girişimler yapması gerekiyor. Ulusal ve uluslararası alanda ortak amaç korku çağını aşmak olmalı, toplum bu amaca odaklanmalıdır.