N. İSMET HERGÜNŞEN
(Emekli Deniz Kurmay Albay)
Ortadove Uzakdoğu ülkelerinin ticarete egemen ülke dışı güçlerle iyi ilişkiler kurma isteği bağlamında; Osmanlı Devleti de 13. yüzyılda özellikle İtalyan tacirlere ekonomik ayrıcalıklar verme yoluna gitmiştir. Ceneviz ve Venedik tüccarlarına da benzer hakların verilmesiyle devam eden bu süreç, özellikle Kanuni döneminde Fransa ile 15. yüzyılda yapılan sözleşme çerçevesinde kapsamlı bir nitelik kazanmış oluyordu. Yüzyıllar sonra bile başa bela olan ve başka Avrupa Devletleri’ne de tanınan bu imtiyazlar “Osmanlı Kapitülasyonları” diye anılacak ve 19. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı Devleti’ne siyasi hayatına fazla olmasa da ekonomik alanda büyük zararlar verecekti.
Ünlü şairimiz Nâzım Hikmet’in; Dört nala gelip Uzak Asya’dan/ Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/ bu memleket, bizim dizelerinde yer bulduğu gibi denizle iç içe yaşayan bir ülke olan Türkiye 24 Temmuz 1923 yılında imzaladığı Lozan Antlaşması’yla bağımsız bir devlet olarak yepyeni bir kimlik kazanarak dünya devletleri arasında kendisine yaraşan yeri almış oluyordu. Öyle ki, Osmanlı Devleti’nde kapitülasyonlar sonucu yabancı devletlerin gemileri için bir hak haline gelmiş olan “Deniz Kabotajı”nın Lozan Antlaşması gereğince, Türk bayrağı taşıyan gemilere ve Türk vatandaşlarına devredilmiş olmasıyla birlikte, Lozan görüşmelerinin en önemli konularından biri olan kapitülasyonların yani yabancılara verilen imtiyazların kaldırılması söz konusu olduğu gibi Türkiye’nin kayıtsız şartsız olarak tam bağımsızlığı da tescil edilmiş oluyordu.
Denizlerde egemenlik
Batı sömürgeciliğine karşı kurtuluş mücadelesi veren Türk Ulusu, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşılmasının tek yolunu içte ve dışta birtakım sorunlarla yüz yüze gelmiş olmasına rağmen siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri birtakım yapısal reformların gerçekleştirilmesinde görüyordu. Nitekim denizlerde ki egemenliğini de gerçekleştirmek isteyen Türkiye tarafından 20 Nisan 1926’da kabul edilmiş olan “Kabotaj Kanunu” gelecekte imzalanacak olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin temel yapı taşlarından birini de oluşturacaktı.
Aynı yılın temmuz ayının birinde yürürlüğe girmiş olan Kabotaj Kanunu ile 8333 km. sahil şeridine sahip ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olan Türkiye,“Türkiye Limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşınması ile kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri, Türk Vatandaşları ve Türk Bayrağı taşıyan gemilerce yapılır” hükmünü getirerek daha önceden yabancılara açık olan bu faaliyetlerin bundan böyle sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından yerine getirileceğini belirtmiş oluyordu. Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine yük ve yolcu taşımak ve sahillerde limanlar dahilinde veya akarsularda, göllerde, Marmara Denizi ile Türk Boğazları’nda, karasularımızda ve bunlar içinde kalan körfez, koy, limanve benzeri yerlerde yük ve yolcu taşıma hakkı Türk gemilerine ve Türk yurttaşlarına verilmiş oluyordu. Ayrıca; dalgıçlık, kılavuzluk, kaptanlık, çarkçılık, tayfalık ve benzeri meslekler Türk vatandaşlarınca yerine getirilebilecektir. Yabancı gemilerin ise sadece ve sadece yalnız Türk limanlarıyla yabancı ülke limanları arasında insan ve yük taşıyabileceği de böylelikle kabul edilmişti.
Ülkemizin kendi limanları arasında deniz ticaretinin, yalnızca kendi vatandaşlarımızca yürütülmesi hakkını veren Kabotaj Kanunu’muzun, “Mavi Vatan” diye adlandırdığımız Türk karasularımızdaki menfaatlerimiz ile egemenlik ve haklarımız açısından büyük önem arz etmektedir. Nitekim Denizi medeniyet olarak gören Atatürk; 1937 yılında hükümet programını açıklarken “Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü, Toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız” ifadesinde yer bulduğu gibi bizlere de düşen görev denizlerimizdeki Kabotaj Hakkımız’ın korunması ve kollanmasıdır. Tüm denizcilerin “Kabotaj ve Denizcilik Bayramı” kutlu olsun.
N. İSMET HERGÜNŞEN
(Emekli Deniz Kurmay Albay)
1961’de Yozgat’ta doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’ndeki eğitimi hitamında 1982’de Deniz Harp Okulu’ndan mezun olup, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na katıldı. Muhrip, hücumbot ve fırkateyn sınıfı gemilerlerdeki görevlerinin ardından TCG Fatih Fırkateyni’nde komutanlık ve hücumbotlarda komodorluk yaptı. Foça Deniz Üssü ile Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlık görevlerini gerçekleştirmeyi müteakip, Deniz Kurmay Albay rütbesinden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Halen Bahçeşehir Üniversitesive Deniz Ticaret Enstitüsü’nde Deniz-Liman İşletmeciliği/Güvenliği’ne yönelik dersler vermektedir.