Prof. Dr. Necdet Ünüvar
(AK Parti Adana Milletvekili
Türkiye-Azerbaycan Parlamen-tolararası Dostluk Grubu Başkanı)
1960’ta Ceyhan’da doğdu. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. İç Hastalıkları ile Endokrinoloji ve Metabolizma ihtisaslarını Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tamamladı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Başkanlığı görevini yürüttü. 2002-2007 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı yaptı. 23.24.25. ve 26. Dönemlerde Adana Milletvekili seçildi. 7 Araştırma Komisyonunda başkanlık ve üyelik yaptı. 23. ve 24. Dönem Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı. 24. Dönemde Sağlık Komisyonu Başkanlığı ve Uyuşturucu ile Mücadele Kurulu Başkanlığı yaptı. Türkiye-Azerbaycan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanıdır. Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği üyesi, İVEK Vakfı, Adana Sağlık Turizm Derneği ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneklerinin Kurucu üyesidir. Evli ve 3 çocuk sahibi olan Ünüvar’ın “Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıklarında Tedavi”, “Her Dem Erdem”ve “Dijital Siyaset” adlı 3 kitabı bulunmakta ve İngilizce bilmektedir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın bulunduğu coğrafya acılarla yoğrulmuş bir coğrafyadır. Bu coğrafyada pek çok acılar yaşandı, bu acıların belki de en büyüğü Hocalı katliamıdır.
Hocalı nedir?
Hocalı, içimizde kanayan bir yara, sönmeyen bir ateş ve bitmeyen bir hasrettir.
Hocalı 20. yüzyılda dünyanın gözü kulağının sonuna kadar açık olduğu bir zamanda herkesin gözü önünde Ermeni güçlerince yapılan en büyük katliamdır. Basit bir katliam değil ama; Ermeni güçlerince planlı, daha önceden tertip edilmiş, düşünülmüş bir katliamdır.
Hocalı, bir kentin yeryüzünden silinmesi, içinde yaşayan kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden topyekûn saldırıya uğraması, kaçabilenlerin de soğuk ve karlı dağlarda ya donarak hayatını kaybetmesi ya da sakat kalması, kaçamayanların ağır silahlarla taranması, bıçak ve kamalarla hunharca katledilmesi... Anlatılması ve anlaşılması gerçekten son derece zor bir vahşet.
Sözün bittiği yer
Sözün bittiği yer varsa belki de o Hocalı’dır. Tam 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti, 487’si sakat kaldı, 1.275 kişi esir oldu ve 150 kişinin de akıbeti bilinmiyor. O dönemde Hocalı’da sadece 3 bin Azerbaycan Türkü’nün yaşadığı hesaba katılırsa neredeyse tamamına yakını ya hayatını kaybetti ya sakat kaldı ya esir oldu ve yahut da bilinmeyen bir sebeple kayboldu.
Aslında, Hocalı bilinmeyen bir hadise değil çünkü kayıtları var, videoları var, fotoğrafları var. Hatta olayı bizzat işleyenlerin itirafları var; radyo konuşmalarında, televizyon konuşmalarında, kendi yazdıkları makalelerde, kitaplarda bizzat itiraf edilmiş bir katliam.
İnternette arama motorlarından birine “Hocalı” yazıp görsellere baktığınızda eminim ki sizlerde benim gibi duygularınıza hakim olamayacaksınız.
Dünya seyrediyor
Peki, dünya bu olayla ilgili bir şey yapıyor mu? Dünya maalesef bir şey yapmıyor, Birleşmiş Milletler bir şey yapmıyor. AGİT’e bağlı Minsk Grubu kuruldu ve Minsk Grubunun asıl çözmesi gereken problem Dağlık Karabağ ve Hocalı’nın da içinde bulunduğu şehirlerle ilgili yaşanan problemler ama Minsk Grubu sadece havanda su dövüyor. Esasında, konuyu detaylı bildikleri hâlde, çözmeye direnç gösteriyorlar.
90’lı yıllarda yaşanan, özellikle bizim coğrafyamızda yaşanan katliamların seçildiği tarihler çok ilginç;Ocak, Şubat, Mart ayları. 20 Ocakta Bakü katliamı, 26 Şubatta Hocalı. Gerçekten soğuk ve karlı havaların seçildiği, insanların en çaresiz kaldığı gece saatlerinde bu vahşetler yaşandı. Enteresan, yapılan her şey videolarla veya itirafçıların itiraflarıyla kayıt altına alınmış. Yüz yıl öncesinden olmamış hadiselerin peşine düşenler maalesef bu hadiseleri görmemeyi, duymamayı tercih ediyorlar, hâlâ da aynı rolü oynamayı devam ettiriyorlar.
Utanç verici katliam
Hocalı’da hayatını kaybedenler Türk’tü ama sadece Türk Dünyasının problemi değildir. Ölenler Müslümandı ama bu, sadece İslam Dünyasının problemi de değildir. Bu problem asıl insanlığın problemidir, zira Hocalı’da hayatını kaybedenler her şeyden önce insandı! Dolayısıyla, insanlık yeni Hocalı katliamlarını görmek istemiyorsa, itirafları, itirafçıları ve kanıtlarıyla ortadaki bu vahşi, insanlık dışı katliamın faillerini bulmak ve cezalandırmak durumundadır. Aksi takdirde, Hocalı, sadece 20’nci yüzyılın en kanlı katliamı olarak kalmayacak, aynı zamanda insanlığın en utanç verici hadisesi olarak da kalmaya devam edecektir.
Uluslararası toplum ve dünya yönetiminde söz sahibi ülkeler 90’lı yıllarda Hocalı için sesini gür bir şekilde çıkarsaydı başta Ortadoğu olmak üzere (Irak, Suriye, Gazze vb) dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan yüreğimizi burkan hadiseler olmazdı, yapanlar ya da yapacak olanlar cesaret edemezdi.
Hocalı’nın gündemde olması, daha önemlisi #HocalıyaAdalet’in tecelli etmesi sadece geçmişteki acıların depreşmesi değil, gelecekte yaşanabilecek benzeri katliamların önlenmesi adına önemlidir.