Prof. Dr. Özcan Köknel
Türkçe sözlük ekonominin karşılığı olarak: İnsanların yaşayabilmek için üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü: karşılığını vermiştir. Ekonomi ve siyaset, sosyal durum arasında karşılıklı iletişim-etkileşim söz konusudur.
Ülkemiz, milli gelirin dengesiz, düzensiz dağıldığı ülkeler arasında bulunmaktadır. 1960’lı yıllardan günümüze dek yapılan araştırmalar, gelişmiş ülkelerde milli gelirin dağılmasında eşitlik, denge ve düzen anlayışının uygulanmasına karşın, gelişmekte olan ülkelerde, Türkiye’de bu uygulamanın tersine bir gelişme olduğunu göstermiştir.
Nüfusun %20’lik bölümlerine göre yapılan gelir dağılımında en az gelirli %20’lik kesim milli gelirin ancak %5.2’sinden pay almakta; bunu izleyen orta gelirliler grubunda 1.,2.,3., basamaklarda yer alan % 20’lik gruplar sırasıyla %9.6; %14; %21 oranlarında milli gelire ortak olmaktadır.
Bilindiği gibi milli gelirin eşit, dengeli, düzenli biçimde dağılmaması toplum kesimleri arasındaki uçurumu derinleştirmekte, ülkede çok zengin mutlu azınlık ile az gelirli mutsuz çoğunluk çelişkisi yaratmakta, bu durum enflasyonun ve işsizliğin artmasına, toplumsal kargaşa, karmaşa, çalkantı, çatışmaya yol açmaktadır.
Ekonomik yetersizlik
Bireyin ekonomik düzeyi, toplumsal durumunu ve rolünü önemli ölçüde değiştiren temel etkenlerin başında yer alır. Yabancı ülkelerde ve ülkemizde yapılan araştırmalar, ekonomik durumu düşük ve yetersiz olan ailelerin, bireylerin zorlanmaya açık olduklarını ortaya koymuştur. Düşük ve yetersiz ekonomik durumun beslenme, konut gibi temel fizyolojik gereksinimleri karşılayamaması, zorlanmayı önemli bedensel, ruhsal hastalıklara yol açacak düzeye çıkabilir. Bu durumda olan insanların ekonomik olanaklarını arttırmak için çalışıp, çabalamaları, belirsiz ve gereksiz işlerin peşinde koşmaları da zorlanmayı arttırır. Bu insanlardaki gelecek korkusu, güvensizlik; toplumsal ilgiden, saygıdan, saygınlıktan yoksunluk; kendisini gerçekleştirme ve varlama olanaksızlığı toplumsal kaynaklı zararlı etken olarak olumsuz rol oynar. Ayrıca düşük ve yetersiz ekonomik durumun yarattığı aile içi sürtüşmelere bağlı çatışmalar da durumluk kaygı düzeyini yükseltir. Bu düzeyin uzun süre yüksek kalması sürekli kaygı düzeyini de yükselterek zorlanmaya bağlı belirti ve yakınmalara yol açar. Düşük, yetersiz ekonomik düzeyde bulunanla, yaşama koşulları nedeniyle, iletişimi bozuk, kavgası, sürtüşmesi bol ve sık toplum kesiminde bulunurlar. Bu kesimde yaşamak kavgayı, öfkeyi arttırır, zorlanmayı kolaylaştırır. Bu konuda yapılan, büyük kentlerin gecekondu kesimlerinde yaşayanlarda bu tür zorlanmaya bağlı belirti ve yakınmaların daha çok olduğunu göstermiştir.
Büyük kentlerde yaşayan özellikle gençlik çağında işsizlik nedeniyle toplumda rol ve yer alamayan gençlerin toplumla birleşip, bütünleşmeleri, ortak toplumsal davranış kalıplarına uyum sağlamaları olanaksızdır. Bu nedenle bu işsiz gençlerin ahlakdışı davranışlar yapmaları değişik dinsel ya da etnik alt kültürlerin bulunduğu grupların içinde yer almaları bireye ve topluma zarar verecek davranışlarda bulunmaları, bu durumun doğal sonucudur.
Kargaşa ve terör
İşsizlik nedeniyle, ekonomik gücü, toplumsal durumu, rolü ve yeri bozulan insanlar patlamaya hazır bomba gibidir. Patlamaları toplumsal kargaşa ve terör yaratır. Araştırmalar, işsizlerin büyük bölümünün orta ve yükseköğretim almış gençler olduğunu, büyük kentlerde toplandığını; genç kuşakta işsizlik oranının yüzde yirmi dolayına ulaştığını ortaya koymuştur.
Bilindiği gibi gençlik çağında kimlik gelişir. Toplumsallaşma süreci içinde insan, insan içgüdülerine, dürtülerine doyum sağlayan davranış kalıplarına ek olarak, içinde yaşadığı kültürün geleneğinden, göreneğinden, dininden, hukuk düzeninden, eğitiminden kaynaklanan davranış kalıplarını da öğrenir. Bunları benimser, özümler, kişiliğinin malı, parçası yapar. Belirli durumlarda gerekli davranışta bulunmak için önce bu davranış kalıplarından yararlanır. Davranış kalıplarının yetersiz kaldığı durumlarda ya düşünce süreci içinde yenilerini yaratır ya da başkalarının ürettiklerini öğrenerek yeni kalıplar kazanır.
Gençlik ve ergenlik çağı insanının tüketicilikten, üreticiliğe, bireysellikten toplumsal bütünleşmeye değiştiği, dönüştüğü, geliştiği süreçleri içerir. Ekonomik yetersizlik, işsizlik bireyin toplumdan soyutlanmasına, topluma yabancılaşmasına yol açar.
Siyasal-sosyal sorunlar
Son yıllarda yapılan siyasal-sosyal içerikli araştırmalar başta yıllardır süre gelen terör olmak üzere, kürt sorunu, paralel yapı, yönetim, başkanlık sistemi, AB üyeliği, dış ilişkiler, ekonomik durum alanlarında odaklanmıştır. Bu sıralamada son sıralarda yer alan ekonomik durum ve işsizlik siyasal sosyal içerikli bütün sorunlarda rol oynar. Öte yandan ekonomik durum ve işsizlik, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak siyasal-sosyal sorunlara yol açar.
Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek: “Reform yapılmadan işsizliğin yüzde onların altına kalıcı olarak zor çekileceğini” söyledi. “Bir milyona yakın yeni iş arayan olduğunu, çalışma çağındaki nüfusun hızla arttığını, bu nedenle reform gerektiğini” ekledi.
Reformun Türkçe sözlük karşılığı: “Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme, düzelme” dir.
Başbakan yardımcısının söz konusu ettiği reformun açılımını ve içeriğini bilmiyorum. Ancak, bu reformun etkili olabilmesi için başta terör ve eğitim-öğretim sorunu olmak üzere siyasal-sosyal bütün kurum ve kuruluşları kapsaması gereklidir.
Prof. Dr. Özcan Köknel
1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlaşmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.