Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın açıkladığı son rakamlara göre Çin her yıl yüzde 3.7 oranında kömür üretimini arttıracak. Diğer taraftan Postdam İklim Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim adamları Çin’e çok kızgın. Geçen on yıl boyunca buzulların erime hızının iki hatta üç katına çıkmasında, Çin’de kömürle çalışan fabrika bacalarından çıkan dumanları sorumlu tutuyorlar
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2013’ün Küresel Riskleri Raporu’na göre, dünya ekonomik kırılganlık ve ülkelerin çevresel risklerle mücadele gücünün azalması nedeniyle daha tehlikeli bir duruma geldi. 2013 risk raporu, 1000 uzman ve sanayi sektörü liderinden 50 küresel riski değerlendirmeleri istenerek hazırlandı. Bu raporun en can alıcı noktalarından biri ise, “Aşırı hava koşullarının sıklığının her geçen gün hızla artmasının temelinde atmosfere sızan sera gazlarındaki önlenemez artışın yatıyor olması ve getirmiş olduğu acı yükler...
Ne tesadüf ki bu raporun yayımlandığı günde Milliyet Gazetesi, bir Biyolog gözüyle yazmış olduğum “Dünyayı Nasıl Bu Hale Getirdik ” yazı dizisini baş sayfadan okuyucularına duyurmuştu. Yazının “Sunuş” kısmında da ifade etmiş olduğum; “Bir arada yaşatmak zorunda olduğumuz iki kavram “ekoloji ve ekonomi” arasında yanlış bir seçim yaptık ve ekonomik çıkarlar uğruna ekolojiyi göz ardı ettik. Oysa öyle bir noktaya geldik ki, ekolojik çöküş ekonomilerin de çökmesine sebep olmaya başladı”, düşüncelerim, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2013’ün Küresel Riskleri Raporu’yla bir paralellik gösteriyordu.
Şimdi de 21. Yüzyıl’ın yükselen ekonomik yıldızı Çin’i bir de Biyolog gözüyle inceleyelim.
Çin 54. sırada
Türkiye dahil 95 ülkenin katıldığı Aralık 2012 BM İklim Değişikliği Konferansı’nda “İklim Değişikliği Performans Endeks’inde” ÇİN, dünyanın en fazla salınım yapan ülkeleri arasındaki yerini ABD ile birlikte korudu. Dahası iklim değişikliğine karşı alınan tedbirlere göre gerçekleştirilen performans endeksinde de ABD 43. sırada, Çin ise 54. sırada yer alarak bu olumsuz performanslarını sürdürme konusunda kararlılıklarını ispatlamıştır. Uluslararası iklim görüşmelerine Çin gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu G77 grubunda yer alıyor. Çin’in nüfusu geçen yıl 669 milyon artarak 1.354 milyara ulaştı. Yaklaşık 250 milyon kişi günlük 1 doların altında bir parayla yaşamaya çalışıyor, 60 milyon insan ise paranın icat olduğundan bile habersiz! Dünya’nın 2. büyük ekonomisinin yakında ABD’yi geçeceğine inanılmasına rağmen gelişmekte olan ülke statüsünde kalarak gezegenimiz için yapması gerekenlerden sıyrılma çabası da dikkat çekici.
Bilim adamları kızgın
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın açıkladığı son rakamlara göre Çin her yıl yüzde 3.7 oranında kömür üretimini arttıracak. Diğer taraftan Postdam İklim Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim adamları Çin’e çok kızgın. Geçen on yıl boyunca buzulların erime hızının iki hatta üç katına çıkmasında, Çin’de kömürle çalışan fabrika bacalarından çıkan dumanları sorumlu tutuyorlar. Çünkü, Grönland’daki buzulları griye dönüştüren ve daha fazla ısınmasını sağlayan kurumlu parçacıkların yüzde 20’si Çin’deki bu fabrikalar ve termik santrallerden Asya’daki binek araçlarının verimsiz motorlarından geliyor. İklim krizinin üçüncü kaynağı olan kara karbon da denilen kurum’dur. Kurum küresel ısınmaya yol açan diğer kirleticilerden farklıdır. Dünya’dan uzaya yansıyan kızılötesi ısıyı tutan sera gazlarının tersine, kurum doğrudan güneş ışınları emer.
Buzulların yüzeyinin kurum nedeniyle kirli olması güneş ışınlarını yansıtamayıp hızla ısınmasına ve erimesine neden oluyor. Buzulların erimesiyle okyanus sularına karışan tatlı su deniz suyunun kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerini etkilemek suretiyle, dünya iklim sistemin en önemli unsurlarının başında yer alan sıcak-soğuk su akıntıları nın düzenini bozuyor.
Dünya Bankası’nın 2012 yılı sonlarında yayınlamış olduğu rapora göre, sülfür içeren kömür, dizel, benzin yakıldığında ortaya çıkan hava kirleticisi olarak tanımlanan Sülfür dioksitte dünya’nın havası en sağlıksız 10 kentinin ilk sıralarını Çin’den Gulyang (1), Chongqinq (2), Zibo (4), Jinan (5), Anshan (8) ve Lanzhou (10) alıyor. 2008’de Çin’de yapılan Dünya Olimpiyat Oyunları, hava kirliliği konusunda yeni Delhi’den sonra dünyanın en kötü durumda olan 2. şehri Pekin’de planlanmıştı ve yapılamama tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu yılın Ocak ayının 2. haftasında başkent Pekin olmak üzere, Çin’in kuzey ve doğusundaki 30 şehirde yoğun hava kirliliği ve sis insan hayatı için tehlikeli noktaya ulaştı. Greenpeace Pekin’deki hava kirliliği seviyesinin normalin 45 katı çıktığını duyurdu. Bu düzey şimdiye kadar kaydedilmiş en yüksek seviyeydi. Sosyal medyada ise, Çin sokaklarına çıkan araç sayısının azaltılması ve kömürle çalışan elektrik santralarının kapatılması çağrıları öne çıkıyor.
Çin 2102’de dördüncü kez yine dünyanın en büyük otomobil üreticisi ve piyasası oldu. 2009-2012 arasında yıllık otomobil üretimi 18 milyon adetin altına düşmedi. 2012 üretimi 19.3 milyon! Egsoz gazlarının insan sağlığı ve küresel iklim değişimine olan etkisini düşündükçe eyvah ki eyvah!
Yüzde 20 yükseldi
Bugün Çin’de artık birçok insanın evinde su, ısıtma, klima ve diğer cihazlar mevcut. Çok sayıda insan köylerini bırakıp şehirlere akın etti, bu durum enerji açlığına bu da haftada bir çoğu kömürle çalışan yeni termik santrallerin kurulmasına ve nihayetinde korkunç bir karbonbdioksit salınımına sebep olmaktadır. Klimalar Küresel Isınma için yeni bir tehdit! Çin ve Hindistan’da orta sınıfın büyümesi, klimaların fiyatlarının ucuzlaması ve her geçen gün artan sıcaklıklar, bu cihazların satışında yılda yüzde 20’lere varan yükselişe neden oldu. Geçen yıl evlerde kullanılan klimaların yüzde 70’den fazlası Çin’de üretildi ve bunlar ya ihraç edildi ya da iç piyasaya sürüldü.
Ozon tabakasına daha az zararı olduğu için klimalarda CFC gazlarının yerine kullanılmaya başlanılan HCFC’lerin atmosferdeki yoğunluğu son 20 yılda 2 kattan fazla artarak rekor bir düzeye ulaştı. Bu cihazlardaki en yaygın soğutma gazı ucuz olması nedeniyle HCFC-22’dir. Bu gazın sera etkisi karbondioksitin 1810 katı! Yaygın olarak kullanılan diğer bir klima gazı HFC-410a’nın küresel ısınma potansiyeli karbondioksitin 2088 katı. Bu gazın tedricen kullanımdan kaldırılmasına Çin ve Hindistan kalkınmalarını yavaşlatacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor. Asya kökenli HCFC-22’nin pazara hızla girmesiyle HCFC gazının kullanımını azaltma çabaları boşa gitti. Montreal antlaşmasıysa yalnızca ozona zarar veren gazları kapsadığı için, küresel ısınma açısından çok zararlı bu yeni gazların kullanımını önleyemiyor...
Peki gezegenimiz için bunca soruna yol açan Çin gerçekten ekonomik olarak güçlü mü? Çin’in 2009 yılı ihracatı 1.204 milyar dolar; nüfusu Çin’den 16 kat daha az olan Almanya’nın ihracat rakamı ise 1.159 milyar dolar. Almanya’nın kişi başı yurtiçi geliri 40 bin dolara yakınken Çin’de ise bu rakam 3600 dolar seviyesinde. Çin ekonomisi 2012 yılında yüzde 7.8 oranında büyümüş ve bu rakam son 13 yılın en düşük büyüme oranı olarak kayıtlara geçmiş. Özetle bir balon gibi şişirilip, ekonomik dev olarak lanse edilen Çin’in bunca ekolojik tahribatla elde ettiği günümüzdeki durumu bile sosyo-ekonomik açıdan hiç de iç açıcı değil.
Dünya Bankası verilerine göre 1990 yılından beri insan ömrü en az artan ülke Çin olmuştur. Doğal felaketler, fakirlik ve savaş gibi unsurların pençesindeki Bangladeş, Pakistan ve Sudan gibi ülkelerde bile insan ömrü Çin’e göre daha fazla artmıştır.
Bazı akademisyenler ve ekonomistler Çin’in gümbür gümbür geldiğini vurguluyorlar. Oysa tablo açık, Çin gümbür gümbür batıyor ve batarken bizi de yanında götürüyor!
Prof. Barbaros Çetin
1981 yılında Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Biyolog unvanı ile mezun oldu. 1986 yılında doktora tezini tamamlamak üzere, Türk Eğitim Vakfı-Prof. Dr. Hikmet BİRAND Bursu (TEV) ile İsveç’e gitti. 1987 -1990 yılları arasında İsveç Bilim Enstitüsü’nün uluslararası bursunu 3 yıl üst üste kazandı. Bu süre içerisinde NOBEL ve Devlet Doğa Bilimleri Müze’sinden almış olduğu burslarla Almanya’da Hamburg Üni., Finlandiya’da Helsinki Üni. ve İskoçya’da Edinburgh Royal Botanik Garden’da Doktora sonrası bilimsel çalışmalar yaptı. 1989 yılında İsveç Kraliyet Akademisi ve Devlet Doğa Bilimleri Müzesi’nin kuruluşunun “250. yıl özel Çevre ve Doğa Koruma Özel Ödülü” verildi. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü Başkanlığı görevini yürütmektedir.