Okul çağında verilecek eğitim ve öğretimin, çocuğun hayatına yön vermedeki etkisi büyüktür. Bu programların çocukların ruhsal ve zekâ durumlarına, algılama ve bilgi edinmelerine zemin hazırlayıcı nitelikte olması ve uygulanması esas olmalıdır
ALİ EM
1976 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Çeşitli illerde hâkimlik yaptıktan sonra, Adalet Bakanlığı’nda Kanunlar Genel Müdürlüğü görevinde bulundu.
2002’de Yargıtay Üyeliğine, 2007’de Yargıtay Büyük Genel Kurulunca Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeliğine seçildi. Daha sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. Çeşitli Yükseköğretim kurumlarında dersler verdim ve kanun hazırlama komisyonların da görev aldı. “Türk Medeni Kanunu (Anonim), Anayasada Yargının Yeri ve Kanunları, Milletlerarası Andlaşmaları Uygulama Tekniği, Kanunların ve İdari Düzenleyici Tasarrufların Yapım Tekniği gibi eserleri bulunmaktadır. Halen, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders vermektedir.
İnsan, hayatının başlangıcından sona ermesine kadar yaşam sürecinde öğrenmek ve eğitilmek ihtiyacı duyar. Çocuğun okul çağına kadar olan yaşam sürecinde birincil derecede sorumlu olanın aile olduğunu yukarıdaki açıklamalarımızda vurguladık. Okul çağında verilecek eğitimin ve öğretimin çocuğun hayatına yön vermedeki etkisi ve katkısı büyüktür. Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan eğitim ve öğretim plan ve programlarının içeriklerinin çocuğun hayata hazırlanması ve bilgi edinmesi bakımından doyurucu olması, yetişmesindeki etkileri son derece önemlidir. Bu plan ve programlar; çocukların, bedensel, ruhsal ve zekâ durumlarına, algılama ve dikkat ölçülerine; bilgi edinmelerine, ezberden ziyade bilgiyi özümsemelerine ve muhakeme yapma yeteneklerinin kazanımına zemin hazırlayıcı nitelikte olması ve uygulanması esas olmalıdır.
ÇOCUĞUN AİLE YAŞAMINDAN VE EĞİTİM-ÖĞRETİMDEN UZAK KALMASI Bu kategori içerisine giren çocuklar, aile yaşamından herhangi bir nedenle kopmuş ya da eğitim ve öğretim yapma olanaklarından yararlanma imkânları bulamamış olanlardır. Bu durumda olanların sosyal yaşama katılmalarını sağlama ve onları hayata hazırlama görevi Devlette düşmektedir. Anayasanın 41. maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirlerin alınması, teşkilatın kurulması öngörülmüştür. Bu kategori içerisine giren çocukların, suç çevrelerinden uzak tutulması, topluma kazandırılması, Devletin bu işlevini eksiksiz yerine getirmesiyle olacağı tartışmasızdır.
a-Aile yaşamından ayrı kalmış çocuklar
Aile yaşamından kopmuş veya kopmak zorunda kalmış çocukların, ana ve baba sevgisinden ve şefkatinden yoksun kalmaları sonucu, onların yalnızlaştığı ve geleceklerini tayinlerinde zorlandıkları görülür. Bu çocukların sokakta çalışan veya çalıştırılan durumda oldukları, zamanlarının büyük bir bölümünün sokakta geçtiği, ana ve babanın vereceği aile bakım ve eğitimi dışında kaldığı, sokakta kontrol dışı yaşam ve çevresel etkilenmeler sonucu zora düştükleri, madde bağımlılığı, fiziksel, duygusal istismar sorunları ile karşı karşıya kaldıkları ve bu çıkmazdan kurtulamamanın çaresizliğini yaşarlar. Toplumun geleceğinin esas unsuru olan bu çocukların sorunlarının aşılması için Devletin yanında, toplumsal kuruluşlarında gerekli duyarlığı göstermelerinde toplumsal yarar görülür.
b-Eğitim - öğretim kurumlarından yararlanamamış çocuklar
Bu kategorik grup içerisinde yer alan çocuklar, her türlü eğitim ve öğretim imkânlarından yararlanmamaları nedeniyle bunların sosyal yaşama katılımını sağlamak ve herhangi bir meslek edinmelerini temin bakımından, mesleki eğitim veya benzeri beceri kazandırma eğitimlerinin verilmesi, bu kesim çocukların kazanılmasını sağlayacaktır. Anayasada tanım ve işlevleri düzenlenen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üniversitelerin sosyal yaşamın unsuru olan bu grup çocukların hayata hazırlanmalarına katkı vermeleri son derece önemlidir.
VE SONUÇToplumun geleceğini oluşturan çocukların ilk yıllarından itibaren donanımlı her türlü kötü etkilerden uzak yetiştirilmeleri, her ailenin görevi olduğu gibi, Devlet ve toplumsal kuruluşların da görevleridir. Çocukları eğitimli kılmak, yaşamının başlangıcında hayata küsmelerini önlemek ve onların topluma yararlı bir yurttaş olarak yetişmelerini sağlamak için, ailelerin ve Devletin önlemler alması ve toplum katmaları içerisinde çocukların yer edinmelerinin sağlanması, sosyolojik açıdan faydalı olacağı bilinmelidir.
Çocukların eğitimi, korunması ve yetiştirilmesi yalnız hukuksal düzenlemelerle olması mümkün değildir. Toplumun her kesimi kendilerini bir yurttaş sorumluluğunda hissederek bu alandaki hizmet ve çalışmalara katkı vermelerinde yarar görülür. Bu bağlamda, çocukları olumsuzluğa itmeden, suça bulaştırmadan, bulaşmış olanları ise rehabilite edilerek topluma kazandırmanın yolları ortaya konulmalı ve gösterilmelidir. Aksi takdirde geleceğin toplumu, sağlıksız, eğitimsiz ve geleceklerine yön veremeyen bir nesille karşı karşıya kalabilir.
Bu düşüncelerle; farklı aile ve kültürde yaşayan çocukların yetişmesinde yukarıda öngörülen usul ve esaslara uyulmalı ve uygulanmalı; zorda olan ve yaşamsal zorluklar çeken çocuklara sahip çıkılmalı; örnek yurttaş olmalarına katkı sağlanması bakımından, başta aileler olmak üzere, toplumsal kurum ve kuruluşlarca çaba göstermeli; çağdaş toplumların çocuklarına sağlanan hak ve olanaklar seviyesine ulaşmanın yolları bulunmalı ve uygulanmalıdır.