Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP ve gelecek


CHP, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulan tarihsel olarak ilerici bir partidir. CHP, kuruluşundan başlayarak Türkiye’nin modernleşmesini ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını hedefleyen ve bu amaçla yapılan devrimlere, reformlara öncülük eden bir parti oldu. Cumhuriyeti kuran, halk egemenliğini ve hukuk devletini gerçekleştirerek yurttaşların hukuk önünde eşitliğini sağlayan CHP, 1946 yılında çok partili rejime geçişi sağlayarak, cumhuriyetin demokratik niteliğinin gelişmesi yönünde de önemli bir atılım gerçekleştirdi.
Çoğulcu demokrasi ve emek yaklaşımı
Nitekim çok partili rejime geçildikten sonra CHP, çoğulcu demokrasinin gereğine uygun olarak politikalarını ve parti yapısını gözden geçirmeye ve yenilemeye başladı. Programında çalışanların sosyal haklarına ve özgürlükçü, çoğulcu demokrasiye vurgu yapmaya başladı. Daha 1947 yılında, parti programına, işçileri korumakla ve yaşam ve yaşam seviyelerini yükseltmek amacıyla; daha fazla çalışma ücreti, ücretli tatil, yaşlılık ve hayat sigortası gibi hükümler koydu. Çalışanlara ve emeğe yönelik bu yeni yaklaşım 1953 kurultay kararı ile ve 1957 Seçim Bildirisi ile daha da geliştirildi. İşçilere grev ve toplu sözleşme hakkı, memurlara meslek örgütü ve sendika kurma hakkı, çalışanlara ücretli izin ve iktisadi devlet kuruluşlarına söz hakkı sağlanacağı ilan edildi.
12 Ocak 1959 tarihinde yapılan CHP 14. Kurultayı’nda kabul edilen İlk Hedefler Beyannamesi, içeriği itibariyle adeta bir “Demokrasi Manifestosu” idi. Anayasa Mahkemesi, İkinci Meclis, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, yargı bağımsızlığı, sosyal güvenlik ve sosyal adaletin güvence altına alınması gibi öneriler demokratikleşme için önemli önerilerdi.
‘Sola yöneliş ve oylarda yükselme
CHP’nin özgürlüklere, çalışanlara, emeğe değer veren yeni politikaları, demokrasiyi gerçekleştirmeye yönelik cesur önerileri, Parti’nin; “devlet partisinden halk partisine” dönüşmeye başlamasının adımları olarak değerlendirildi. Bu açılımlar bir bakıma CHP’nin “ortanın solu”na yönelişinin fikri altyapısını da oluşturmaktaydı. Nitekim kentleşmenin hızlandığı, işçilerin örgütlenmeye başladıkları dönemde ve 1961 Anayasası’nın yarattığı görece özgürlük ortamında sol fikirlerin canlı biçimde tartışıldığı, devrimci gençlerin, aydınların seslerini yükselttikleri, TİP’in kurulduğu, özgürlük ve adalet taleplerinin yükseldiği bir süreçte; 1965’te İsmet İnönü CHP’nin “ortanın solu”nda bir parti olduğunu açıkladı.
Başlangıçta içeriği tam olarak belli olmayan bu kavram, Bülent Ecevit ve arkadaşları tarafından demokratik sola, sosyal demokrasiye doğru geliştirildi. 1970’li yılların başında yoğunlaşan tartışmalar, 1976 yılında programa CHP’nin demokratik sol/sosyal demokrat bir parti olduğu hükmü konularak sonlandı. Programda hem CHP’nin tarihsel 6 ilkesi günü koşullarına uygun olarak, sosyal demokrasinin temel değerleri ile çelişmeyecek şekilde yeniden formüle edildi; hem de bu ilkelere özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve halkın kendisini yönetmesi gibi sosyal demokrasinin ilkeleri ilave edildi. CHP aynı yıl sosyal demokrat partilerin üst örgütü olan Sosyalist Enternasyonal’e üye olarak dünya sosyal demokrat partileri arasına katıldı.
Hiç kuşkusuz, demokrasi gibi sosyal demokrasi de yaşanıp bitmiş ve, tamamlanmış olan bir şey değildir. Değişen zamana ve koşullara göre, temel değerlerinden ayrılmaksızın, yeni sorunlara yeni çözümler üreten bir siyasal harekettir. Bunu başarabilen sosyal demokrat partiler yaşamlarını sürdürmektedir. 90. yaşını kutlayan CHP de bu nitelikte bir partidir.
CHP’nin sola yönelişi sancılı oldu. Parti içindeki tutucu kesimlerden sert tepkiler geldi. Partiden önemli kopmalar oldu. Ancak sosyal demokrat sola açılımın öncülüğünü yapan Ecevit ve arkadaşları yenilenmeyi kararlılıkla sürdürdüler. Geniş halk kesimleri, çalışanlar, üreticiler, gençler, kadınlar, aydınlar, CHP’nin yeniden yapılanmasını, sola açılmasını desteklediler. Bu destek, CHP’yi 1973 ve 1977 seçimlerinde birinci parti konumuna yükseltti. Oylar % 42’ye kadar çıktı. 12 Eylül darbesinin CHP’yi yasaklaması, CHP’lilerin sol ve sosyal demokrat çizgide yeniden bir araya gelmelerini engelleyemedi. CHP’de başlatılan ve yarım kalan sosyal demokrasiye açılım SODEP ve SHP’de sürdürüldü. “Özgür birey, örgütlü toplum ve demokratik devlet” hedefi darbenin mağdur ettiği tüm kesimler tarafından yine desteklendi ve SHP 1989 yerel seçimlerinde bütün önemli kentlerin belediyelerini kazanarak birinci partiliğe yükseldi.
90. yılına ulaşan bir partinin elbette bu uzun zaman diliminde hep zirvede kalması mümkün değildir. İniş ve çıkışların olması doğaldır. Aynı şekilde özgürlük, eşitlik, dayanışma, demokrasi ve barış yolundaki olumlu adımların yanı sıra partiye olan güveni ve ilgiyi azaltan kimi yanlışlar da yaşanmıştır. Yanlışlarla yüzleşmekte cesur davranılmaması, onlardan ders çıkarılmaması, büyük düşüşlere neden olmuş ve CHP, 1999 seçimlerinde, baraj altında kalmıştır.
Yenilenme ve değişim yeteneği
CHP gibi tarihsel olarak ilerici olan partilerin 90 yıl, 100 yıl, 150 yıl yaşayabilmelerinin nedeni değişen koşullara göre özgürlük, eşitlik, dayanışma gibi temel değerlerinden ayrılmaksızın politikalarını ve örgüt yapılarını yenileyebilme kapasitelerini canlı tutmuş olmalarıdır. Ülkemizin, otoriter ve çoğunlukçu AKP hükümetinin politikaları yüzünden içerde ve dışarıda büyük sorunlar yaşadığı günümüzde CHP’nin bir kez daha yenilenme ve değişim yeteneğini harekete geçirmesi ve ileriye doğru atılım yapması gerekmektedir.
Bu bağlamda çağdaş sosyal demokrat kimliğin netleştirilmesi, programın ve örgütsel yapının katılımcı bir anlayışla yenilenmesi önem taşımaktadır. Çünkü CHP, ancak merkez ve muhafazakar sağ partilerden farkını ortaya çıkararak ve “ideolojiler bitti”, “tarihin sonu geldi”, “artık sağ sol farkı kalmadı” şeklindeki neo-liberal sağın propagandalarına karşı koyarak ve sistemin yarattığı eşitsizliklere, adaletsizliklere son verecek somut programlar oluşturarak büyüyebilir.
Tarih bize, CHP’nin özgürlük, eşitlik, demokrasi ve sosyal adalet arayışlarına kararlı bir biçimde öncülük ettiğinde, seçmen tabanını genişlettiğini ve iktidar olma gücüne ulaştığını gösteriyor. Yaşadığımız süreçte de yapılması gereken bu olmalıdır.

Ercan Karakaş



1945’te Çanakkale’de doğdu. İstanbul’da başladığı yükseköğrenimini Almanya’da makine yüksek mühendisi olarak tamamladı. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) 10 yıl boyunca çeşitli kademelerde çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra, 1985’te SODEP-HP birleşmesi sırasında İstanbul’da SHP’ye katıldı ve İstanbul İl Başkanlığı görevine seçildi. Daha sonra SHP’de Parti Meclisi, MYK üyeliği ve Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı. SHP-CHP birleşmesinden sonraki dönemde CHP Parti Meclisi üyeliği görevinde bulundu. 1991’de İstanbul Milletvekili seçildi. 50. Hükümet’te Kültür Bakanlığı yaptı. 1995 seçimlerinde İstanbul 3. Bölge’den ikinci kez milletvekili seçildi. 19. ve 20. dönemde TBMM-Dışişleri Komisyonu Üyeliği yaptı. SODEV Onursal Başkanlığı görevini yürüten Karakaş geçen haftaki kurultaya kadar CHP PM üyesiydi.